1970'lerin ortalarında Orta Afrika’da ortaya çıkan salgınlardan beri dünya çapında tanınmaya başlayan ve yüksek ateşe yol açabilen, iç ve dış kanamalarla seyreden ve hayatı tehdit eden bir viral enfeksiyon olan Ebola, günümüze kadar birçok insanın hayatına mal oldu. 

Hastalığın tedavisine yönelik gerçekleştirilen çalışmalar olmasına karşın bugüne kadar resmi kaynakların onayladığı bir tedavi yöntem ise bulunmuyordu. Ancak Avrupa Birliği’nin (AB) Pazartesi günü aldığı bir karar, bu konuda dünyada bir ilk oldu. Bu kapsamda AB, ilaç devi Merck’in geliştirdiği Ervebo adlı aşıyı Ebola’nın tedavisinde kullanılmak üzere onaylama kararı aldı.

İlk adımın Ekim ayı içinde atıldığı ve “şartlı pazarlama yetkisinin” sağlandığı ilaç, AB tarafından “karşılanmamış tıbbi ihtiyaçların” giderilmesine önderlik eden tedavi yöntemlerine veriliyor. Daha hızlı bir onay sürecinden geçen bu tür ilaçlar, diğerlerine göre çok daha az klinik deney verilerine ihtiyaç duyuyor. Söz konusu tedavi yöntemlerinin sayladığı faydalar risklere kıyasla daha ağır geliyorsa bu süreç işletilebiliyor.

Pazarlama haklarının Merck’de olduğu aşı aslında Kanada Halk Sağlığı kurumu ve ABD Ordusunun ortak bir çalışması sonucu 10 yılı aşkın bir süre önce geliştirilmiş. 2014 yılında Batı Afrika’da görülen ve 10 binden fazla insanın hayatına mal olan salgın sonrası şirket, aşının üzerinde çalışma ve geliştirme sürecinin devamı kapsamındaki hakların sahibi olmuş.

Üretim, 2020 yılı sonuna doğru
Gine’de yapılan denemeler sonucu %100 oranında etkinlik gösteren aşının klinik gelişim sürecine katkı sağlamak maksadıyla Merck tarafından Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) 250 bin doz aşı bağışladığı ifade ediliyor. Ancak aşının kapsamlı olarak üretiminin 2020 yılının 3. çeyreğinden önce başlanması beklenmiyor. Merck’in Ervebo üretimini ise şirketin Almanya’daki tesislerinde yapacağı belirtiliyor.

Yapılan açıklamalarda, 18 yaş ve üzerindeki hastalar ile virüsün en çok karşılaşıldığı alt türü Ebola Zaire’ye karşı koruma sağlayan aşının Amerikan Gıda ve İlaç Kurumu tarafından da yakında onaylanacağı bilgisi paylaşılmış.

Tüm bu olumlu gelişmelere karşın WHO, hastalığı halen uluslararası sağlığa bir tehdit olarak görüyor. Kurumun Temmuz ayında aldığı karar halen geçerliliğini korumakta.