Bilim insanları, 10 yıldan uzun incelemelerin ardından 2,600 yıllık insan beyni kalıntılarının nasıl olup da bu kadar uzun süre erimeden kaldığını anlamayı başardı.

Kafatası İngiltere’nin Heslington kasabası yakınlarındaki sırılsıklam bir çamur çukurunda bulunmuştu. Birkaç yıl önce yayımlanan araştırmada, kafatasının kafası vurularak öldürülen orta yaşlı bir adama ait olduğunu açıklanmıştı. Kafa, kesilmesinin hemen ardından zamanla ıslak ve çamur dolu bir bataklığa dönüşen çukura gömüldü.

Kafatası ilk bulunduğunda, bilim insanları içinde yüksek beyin dokusu ile karşılaşıldığında şaşkınlık içinde kalmıştı. “Heslington beyni”, antik zamanlardan günümüze ulaşan nadir beyin kalıntılarından biri olarak kayıtlara geçti.

Beyin, ölümün ardından yüksek oranda yağ içermesinden dolayı hızla eriyen bir organ. Tıpta otoliz olarak bilinen süreçte, vücuttaki enzimler beynin hücrelerini ve dokularını ölümden sonra yok ediyor.

Heslington beyninin mumyalanmadan veya özel bir şekilde gömülmeden nasıl erimediği, uzun yıllar anlaşılamadı. Kafatasının yanında saç gibi başka hiçbir biyolojik materyalin de bulunmaması, ıslak ve oksijeni düşük ortamda başka bir faktörün sorumlu olduğuna işaret etti.

İşin sırrı proteinde
Konu ile alakalı yayımlanan makalede, ilk kez bu gizeme bir açıklama sunuldu. University College of London’dan Axel Petzold ve ekibi tarafından yapılan çalışmada, beyin moleküler seviyede incelenerek dokuların bir arada kalmasını sağlayan proteinler incelendi.

Bir yıl süren titiz çalışmada, Heslington beynindeki protein miktarı ve dağılımı analiz edildi. Beyinde 800’den fazla protein keşfedildi ki, bu aslında şaşırtıcı değildi. Bazı proteinler hala bağışıklık tepkisi verecek kadar güçlü kalmıştı.

Makalede, proteinlerin katmanlar halinde bir araya gelerek düzenli yığılmalar oluşturduğu ifade edildi. Proteinler böylece daha kalıcı hale geldikleri gibi ölümle bağlantılı erimenin de önüne geçmeyi başardı. Araştırmada, Heslington beynindeki özel protein dağılımın beyni “1,000 sene koruyabileceği” ifade edildi.

Proteinlerin doku çözülmesini engelleyici düzene ise iki beyin dokusu sayesinde geldikleri anlaşıldı: Nörofilament ve glial fibriyal asidik proteinler (GFAP). Söz konusu nöro yapılar, binlerce yıl boyunca Heslington beynini bir arada tutmaya başardı.

Petzold ve meslektaşları, kafası uçurulan adamın öldürülmesinden üç ay sonra beynindeki çözülmeden sorumlu enzimlerin devre dışı kaldığını belirtti. Laboratuvar çalışmaları, otolizin gerçekleşmediği durumda proteinlerin bir araya gelerek dayanıklı yapı oluşturma süreçlerinin üç ay olduğunu gösterdi.