Bu radyoaktif ateş topu binlerce kilometrelik alanı yakıp kavurmuş, 25 kilodan büyük kara hayvanları, yeryüzündeki canlı türlerinin yüzde 75’i ortadan kalkmıştı. Dinozorlardan ise geriye sadece bugün kuş olarak bildiğimiz uçan türleri kalmıştı.

Profesör Sean Gulick’e göre, “100 gigaton (milyar ton) sülfürün atmosfere girmesi hava sıcaklığında 25 santigrat derecelik bir düşüşe neden olur ve bu en az 15 yıl boyunca devam eder. Bu ise dünyanın birçok bölgesinde sıcaklığın donma noktasının altına düşmesi anlamına gelir.”

Gulick, göktaşı çarpması sonrasında ise 325 gigaton sülfürün atmosfere yayıldığını söylüyor.Uzun yıllar aşırı boyutlara varan bu iklim değişikliği ise dinozorların sonu olmuş, memeliler ise bu dönemden sağlam çıkmıştı.

Kitlesel yok oluş yaşanmasaydı neler olurdu?

Bilim insanlarının belirttiğine göre, göktaşı birkaç dakika daha geç ya da erken gelmiş olsaydı Meksika’nın Yucatan bölgesindeki sığ sulara değil, Atlantik ya da Pasifik okyanusunun derin sularına isabet etmiş olacaktı. Böylece çarpma şiddetinin bir kısmı giderilecek ve yıllarca atmosferi boğan sülfür çökeltilerinin etkisi sınırlı kalacaktı.

Bu durumda da büyük bir tsunami ve tahribat olur ve birçok canlı yine ortadan kalkar, ama belki de bazı büyük dinozor türleri hayatta kalabilir, hatta yeni dinozor türleri evrimleşebilirdi.

Araştırmacılara göre, dinozorların varlığını devam ettirmesi durumunda insanların evrilme şansı olup olmadığı da tartışmalı.

Dinozor türleri zaten tükeniyordu

66 milyon yıl önce devasa bir asteroidin Meksika körfezine çarptığı, bu çarpışmanın etkisiyle tonlarca tozun gökyüzünü kaplayarak güneşi kararttığı ve sonuç olarak dünyadaki birçok bitkiyi ve dinozorları öldürdüğü düşünülüyordu. Fakat asteroid çarpmadan önce dinozorların hala gelişmekte olup olmadığı bir gizemdi.

Araştırmalar, meteorun dünyaya çarpıp dinozorları tamamen yok etmesinden en az 50 milyon yıl önce, dinozorların zaten evrimsel bir gerileme içinde olduğunu ve türlerinin ve sayılarının azaldığını gösteriyor. Araştırmaya göre kıtaların birbirinden ayrılması, devam eden volkanik aktivite ve diğer ekolojik faktörler dinozor türlerinin yavaş yavaş azalmasına neden olmuş olabilir.

Bazı araştırmacılar, göktaşı çarpmasaydı bile, iklimdeki soğuma nedeniyle dinozorların yok olmaya mahkum olduğuna inanıyor. Paleontolog Mike Benton’a göre, son 40 milyon yıldır memelilerde yeni türler ortaya çıkarken dinozorların sayısı zaten azalıyordu.

Bazıları ise Hindistan’daki Deccan Platosu yanardağlarındaki patlamalar nedeniyle 66 milyon yıl önce dinozorların bir kısmının zaten ortadan kalkmış olacağına, ama hayatta kalanları tehdit edecek başka bir dönem olmadığına inanıyor.

Dinozorlar yok olmasaydı nasıl evrilirdi?

İklim değişikliği muhtemelen dinozorlar için en büyük sorun olurdu. 55 milyon yıl önce hava sıcaklığı günümüzden 8 derece daha sıcaktı ve dünyanın büyük kısmı yağmur ormanlarıyla kaplıydı. Bu bitki bolluğunda uzun boyunlu sauropod türü dinozor hızla gelişip erken yaşta üremeye ve bedenleri giderek küçülmeye başlardı. Güney Amerika’da 40 metre uzunluğundaki titanozorlar ise çoktan ortadan kalkmıştı.

Bazı uzmanlar bitkilerdeki evrimin dinozorları da etkileyeceğini, çiçekli bitkilerin artması nedeniyle otobur dinozorların bunlarla besleneceğini ve bu bitkilerin sindirimi daha kolay olacağı için bedenlerinin küçüleceğini öngörüyor.

Çiçekli bitkilerle birlikte meyveler de ortaya çıkmış, memeliler ve kuşlar bunların tohumlarının dağılmasına yardımcı olmuştu. Maymuna benzer dinozorlar bu durumda avantajlı hale gelip gelişebilirdi.

Bir başka önemli olay ise 34 milyon yıl önce Güney Amerika ile Antarktika kıtalarının ayrılmasıydı. Bu süreçte Antarktika’da buzullar oluşmuş, dünya soğuyup kurulaşmış, çayırlar yaygınlaşmıştı. Bu ortamda otobur memeliler yaygınlaşmış, çayırlarda otlayan toynaklı memeliler çeşitlenmiş, onlarla beslenen etoburlar da çoğalmıştı. Bu durumda çayırlara uygun özellikler geliştirmiş olan dinozor türleri evrilebilirdi.

Günümüze daha da yaklaşırsak son 2,6 milyon yıldır dinozorlar birçok buzul çağına tanık olacaktı. Zaten Mezozoik dönem sonunda Kuzey Kutup Dairesi’nde dinozorların yaşadığı biliniyor. Uzmanlar buzul çağda tüylü dinozor türlerinin gelişmiş olacağına ihtimal veriyor.

Bazıları ise biraz daha yaşasalardı bazı dinozorların yılan ve kertenkeleler gibi yeraltı dünyasında uzmanlaşmış olacağına inanıyor.

Dinozorların gelişebileceği bir başka alan da okyanuslar olurdu. Nehir ve deniz kenarlarında bazı dinozor fosillerine rastlandı. Belki de kimi türler memeli balinalar gibi tamamen okyanusta yaşamaya evrilebilirdi.

Memelilere ve kuşlara ne olurdu?

Karada dinozorların yaşamaya devam ettiği, gökyüzünde uçan sürüngenlerin, denizde ise ihtiyozor türü dinozorların evrimleştiği bir ortamda memelilerin ve kuşların kaderi nasıl değişirdi?

66-100 milyon yıl öncesinde Mezozoik dönem sonunda kuşlar zaten çeşitli türlere ayrılmıştı. Madagaskar, Mauritius ve Yeni Zelanda uçamayan dev kuşlar ve Dodolarla dolu olabilirdi.

Fakat memelilerde durum farklı. Memeliler 160 milyon yıldır var olsa da göktaşı çarptığında henüz bedenen küçük canlılardan oluşuyorlardı ve fazla yaygın değillerdi. Bazı uzmanlar göktaşı ile dinozorların ortadan kalkmasının memelilerin gelişme şansını artırdığına inanıyor. Ancak yine de birçok memelinin de dinozorlarla beraber yok olduğu düşünülüyor. Araştırmacılara göre eğer birkaç şanslı memeli türü yaşamayı başaramasaydı, memeliler de dinozorlar gibi ortadan kaybolacaktı ve biz şu an burada olmayacaktık.

Dinozorlar için yok edici olan bu durum, memeliler için yeni bir dönem başlatmış olabilir. Evrimsel biyolog Dr Chris Venditti, “Dinozorların çöküşü, meteor çarpmasından önce, memelilerin gelişmeye başlaması için yeterince yer açmış olmalı. Böylece dünyadaki baskın tür olarak dinozorların yerini almak için uygun hale geldiler.” diyor.

Bazıları ise dinozorların varlığının büyük hayvanları tehdit ettiğini kabul etse de, yarasa, kemirgen, küçük etoburlar ile tırmanan primatların daha da çeşitlenmiş olabileceğini söylüyor. Dinozorlar varken de hominid adı verilen insansı canlılar ortaya çıkabilirdi.

Tıpkı atalarımız tehlikeli büyük hayvanlarla baş edecek stratejiler geliştirdiği gibi onlar da aynı şeyi yapabilirdi. Mezozoik dönemin kanlı bir dönem olduğu düşünülür, ama yırtıcı hayvanlar seyrek bir şekilde dağılmıştı ve yollarına çıkılmadığı sürece onlardan korunmak mümkündü.

Dinozorlarda da zeka gelişebilir miydi?

1982’de Kanada Doğa Müzesi’nin yayımladığı bir rapora göre böyle bir olasılık vardı.

Papağan, karga ve primatlara eşdeğer düzeyde karmaşık beyne ve problem çözme becerisine sahip dinozorlar gelişebilirdi. Ama insan zekasına yakın bir zeka beklenmiyor.

Dinozorlar günümüze kadar gelebilir miydi sorusuna verilen yanıt ise evet. Ama insanların nüfus artışı ve yayılması nedeniyle nasıl ki mamutlar ve büyük canlıların soyu tükendiyse dinozorlarda da birkaç tür dışında aynı sonuç ortaya çıkabilirdi. Bu türler de Avustralya ve Alaska gibi nüfus yoğunluğunun az olduğu bölgelere özgü kalabilirdi. Küçük türler ise güvercinler, sıçanlar ve martılar gibi şehir ortamlarına uyum sağlamış olabilirdi.