Dünyada egemen ülkeler arasındaki çekişmelerin önemli kısmı internet ağı ve dijital ortama taşınıyor. Küresel güç mücadelesinde yeni cephe haline gelen siber savaşlar, uluslararası siyaset ve ekonomide "oyun kurucu" unsurlar arasındaki yerini alıyor.

İnternet ortamında yapılan saldırıların kaynağı ve hükümet destekli olup olmadığının kesin olarak bilinememesi nedeniyle siber saldırılar, devletler arasında karşılıklı tartışmalara neden oluyor.

Siber saldırılar konusunda ABD ve Batılı ülkeler, Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore gibi ülkeleri suçlarken, eleştirilerin hedefindeki ülkeler ise kendilerinin söz konusu siber korsanlık faaliyetlerinin asıl mağduru olduğunu savunuyor.

Ülkeler, dış kaynaklı hackleme faaliyetlerini önlemek için dijital ortamdaki güvenlik altyapısını güçlendirme ve internet ağları konusunda ilgili kadrolarını eğitme yoluna gidiyor.

Siber savaş, "bir ülkenin veya örgütün internet veya bilgisayar ağları üzerinden başka bir ülkeye ait bilgisayar ağlarına sızması" olarak tarif edilirken, bu amaca yönelik faaliyetler ise "siber saldırı" olarak tanımlanıyor.

Ülkeler arasındaki siber saldırılar, espiyonaj, sabotaj ve manipülasyon olmak üzere başlıca üç amaçla düzenleniyor.

Rusya'nın ABD başkanlık seçimini manipüle ettiği iddiası
Siber korsanlığın dünya gündemini meşgul eden en büyük tartışmalarından biri, Rusya'nın 2016'daki ABD başkanlık seçimlerini manipüle ettiği iddiasıyla başlamıştı.

Sosyal medya kullanımının dünyada hızla yaygınlaşması, bu yolla diğer ülke vatandaşlarının siyasi görüş ve eğilimlerini yönlendirmek isteyen güçlerin bu alana yönelik girişimlerinin yoğunlaşmasına yol açıyor.

Bu sebeple Avrupa ülkeleri ve Washington ile Moskova yönetimleri arasında gerginlik ve karşılıklı tartışmalar yaşanıyor.

Batılı ülkeler, son dönemde Rusya'yı seçim ve referandum gibi kritik süreçlerde kamuoyunu belirli bir yönde biçimlendirmek üzere siber casusluk imkanlarını kullanmak ve kara propaganda faaliyeti yürütmekle suçluyor.

Moskova yönetiminin Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılma (Brexit) referandumu sırasında İngiltere'de ve seçimlerde Fransa ve Almanya'da benzer girişimlerde bulunduğu ileri sürülüyor.

Yükselen Çin tehdidi
Siber saldırıların espiyonaj kısmını, istihbarat toplama ve casusluk amaçlı siber korsanlık faaliyetleri oluşturuyor.

Bu alanda dünyada ciddi çekişmeler yaşanıyor ancak ülkeler arasındaki istihbarat ve karşı istihbarat çalışmaları henüz savaş kapsamında değerlendirilmiyor.

Siber saldırılar, buna rağmen egemen güçler arasında ciddi gerginlikler doğurabiliyor.

ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü (DNI), ocakta yayımladığı yıllık raporunda Çin'in siber espiyonaj faaliyetlerinin son dönemde arttığına işaret etti.

Pekin yönetiminin, ABD vatandaşlarının görüşlerini manipüle etmek dahil siber saldırı yeteneklerini "geliştirdiğini" öne sürdü.

Amerikan senatörlerden Huawei ve ZTE uyarısı
ABD Senatosu İstihbarat Komitesi Başkan Yardımcısı Senatör Mark Warner ve Komite Üyesi Senatör Marco Rubio, yaptıkları ortak açıklamada, Çinli telekom şirketleri ZTE ve Huawei'nin kendileri için tehdit oluşturduğunu dile getirdi.

Warner ve Rubio, Çin Komünist Partisi tarafından yönetilen ülkenin söz konusu teknoloji şirketleriyle küresel şirketlerin tedarik zincirini tehlikeye attığını savunarak, Washington'ın kilit teknolojilerini yabancı ülkelerin siber espiyonaj faaliyetlerine karşı dikkatle koruması gerektiğini belirtti.

DNI'nin raporuna göre Rusya ise seçimlere müdahale gibi girişimlerin yanı sıra "bir kriz anında ABD'nin sivil ve askeri altyapısına zarar vermek veya çökertebilecek seviyeye gelmek için" çalışmalar yapıyor.

İran'ın da diğer ülkelerin kamuoyunu manipüle etmek ve yönlendirmek için girişimlerini hızlandırdığı aktarılan raporda, Kuzey Kore'nin siber saldırılar yoluyla dünya genelindeki finans organlarından 1,1 milyar ABD doları çaldığı savunuluyor.

Pekin ve Moskova yönetimleri ise ABD ve Batılı devletlerin yaptığı suçlamaları kabul etmezken, kendilerinin de siber saldırı mağduru olduğunu iddia ediyor.

Bu ülkelerden Çin, yayımladığı raporla geçen yıl günde ortalama 240 bin yurt dışı kaynaklı siber saldırıya maruz kaldığını belirtti.

Knownsec Bilişim Teknolojileri adlı devlet şirketi tarafından yayımlanan raporda, ABD, Japonya ve Güney Kore'nin ağırlıkta olduğu noktalardan genellikle Çin'in hükümet ve finans kurumlarını hedef alan siber saldırıların arttığı iddia edildi.

Snowden vakası
ABD'nin siber istihbarat kurumu Ulusal Güvenlik Ajansının (NSA) eski çalışanı Edward Snowden tarafından ifşa edilen faaliyetleri, siber casusluk ve espiyonaj faaliyetleri alanındaki en ayrıntılı bilgileri içeriyor.

Snowden'ın uluslararası kamuoyuna ifşa ettiği bilgiler, NSA'nın Amerikan internet şirketlerinin topladığı tüm özel iletişim verilerine erişebildiğini ve yabancı ülke vatandaşlarına ait tüm internet yazışmalarının mahkeme izni olmaksızın bilgi toplamak için kullanılabildiğini ortaya çıkarmıştı.

NSA'nın ayrıca ABD'nin yurt dışı misyonlarda organize ettiği gizli birimler yoluyla yabancı ülkelerin hükümet binalarını gizlice dinlediği ve kayıtlar tuttuğunu göstermişti.

Snowden'ın yayımladığı örgüt içi belgeler, Amerikan istihbaratının Almanya Başbakanı Angela Merkel'in telefonunu dinlediğini açığa çıkarmış, bu olay iki müttefik ülke arasında krize sebep olmuştu.

İran'ın nükleer programına sabotaj iddiası
Sanayi makinelerinin, uyduların, savunma sistemlerinin ve ulaştırma, haberleşme, enerji gibi milyonlarca insanın hayatını etkileyen altyapı donanımlarının dijital ortamda işletiliyor olması, gerçek dünyayı siber saldırıların hedefi haline getiriyor.

Siber güvenlik uzmanları 2010'da "Stuxnet" adlı kötü amaçlı bir yazılımın dünya üzerinde binlerce fabrika bilgisayarlarına bulaştığını keşfetti. Microsoft işletim sistemlerini ve Siemens yazılımlarını kullanan fabrikalardaki makine kontrol sistemlerine bulaşan kötü amaçlı yazılım, makinelerin çalışmasını durdurarak üretimi sekteye uğratmak amacıyla tasarlanmıştı.

Her ne kadar taraflardan hiçbiri resmen kabul etmese de kötü amaçlı yazılımın ABD ve İsrail tarafından, İran'ın nükleer programını hedef almak için üretildiği ortaya çıkmıştı.