Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu. Türkiye için 2024 yılının adeta bir "uzay yılı" olduğunu vurgulayan Kacır, bu yıl Türkiye'nin ilk astronotu Alper Gezeravcı'nın ilk uzay bilim misyonunu gerçekleştirerek Uluslararası Uzay İstasyonu'na (ISS) gittiğini, Tuva Cihangir Atasever'in ise yörünge altı araştırma uçuşunu tamamladığını hatırlattı.

"Türkiye, en son Türksat 6A'yı bu yıl uzaya gönderdi"

Kacır, gelecek dönemlerde insanlığın uzay araştırmalarına somut projelerle daha etkin ve aktif katılmasına yönelik hazırlıklar yaptıklarını da ifade ederek, şunları söyledi:

"Uluslararası Uzay İstasyonu'nun bir ömrü var. Bunun yenilenmesine ilişkin bir çalışma sürdürülüyor. Bu çalışmalarda Türkiye'nin sanayi ekosisteminin sürece dahil olmasını amaçlıyoruz. Bizim hem savunma sanayisinde, 3 bine yakın firmamızla, elde ettiğimiz kabiliyetler hem uydu teknolojilerini elde ettiğimiz kabiliyetler ki Türkiye, en son Türksat 6A'yı bu yıl uzaya gönderdi. Türkiye'nin uydu teknolojileri alanında yaptığı çalışmalar 20 yıllık bir başarı hikayesidir. Bütün bu kabiliyetler bizim sanayimizi çok geliştirdi. Üretim altyapılarımızı kurduk. Hedefimiz, Uluslararası Uzay İstasyonu'nun yenilenmesi projesinde ya da diğer insanlı uzay programlarında başka ülkelerin ve uluslararası işbirliklerinin gerçekleştirecekleri araştırmalar gibi programlarda Türkiye, geliştirdiği ürünlerle bu programlara dahil olabilsin. Buna yönelik ciddi bir hazırlık içindeyiz."

Türkiye'de uydu geliştirmeye yönelik çalışmaların devlet kurumlarının çalışmalarından ibaret olmadığına işaret eden Kacır, Selçuk Bayraktar başta olmak üzere teknoloji girişimcilerinin de bu alana yöneldiklerini söyledi.

Kacır, Selçuk Bayraktar'ın Fergani'de öncülük ettiği çalışmalarda özellikle Türkiye'nin bir stratejik kazanım elde etmesinin hedeflendiğini ifade ederek, "Konumlama ve zamanlama sisteminde Türkiye'nin bağımsız hale gelebilmesine dönük bir inisiyatif başlattılar. Bunu da çok değerli gördüğümü ifade etmek istiyorum." dedi.

Alçak yörünge denildiğinde erişim maliyetleri daha düşük, aynı zamanda düşük gecikme ve hızlı iletişim olanağı sunan ve takım yıldızları gibi yerkürenin etrafını ören takım uydulardan söz ettiklerini dile getiren Kacır, bu alandaki çalışmaları tetikleyen unsurun uzaya erişimin ucuzlaması olduğunu anlattı.

Kacır, fırlatılan roketlerin geri kazanılması ve bunların birinci kademelerinin tekrar uzaya gönderilir hale gelmesinin 1 birim yükün uzaya gönderim maliyetini neredeyse 10'da 1 seviyesine düşürdüğünü bildirdi.

"Yüzde 5 pay alsak 50 milyar dolar eder"

Bu durumun uzaya gönderilen uydu sayısında muazzam düzeyde artışa yol açtığını anlatan Kacır, şunları kaydetti:

"10 yıl önce ile kıyaslarsak, yılda yaklaşık 200 uydu uzaya gönderebiliyorken, şimdi yılda 2 bin 600'den fazla uydu uzaya gönderiliyor ve alçak yörünge bu düşük gecikmeli hızlı iletişim olanağı sunan takım uydularla donatılıyor. Dolayısıyla Türkiye'de bu alandaki inisiyatiflerin hızlanmasını, inşallah, bizler de amaçlıyoruz. Bütün bu alanlarda Türk sanayisinin uluslararası işbirliklerine girebilmesini de önemsiyoruz. Yani bu küresel projelerden, Uluslararası Uzay İstasyonu'nu yenileme projesi gibi projelerden pay almayı hedefliyoruz. Uzay ekonomisi aslında ana başlık ve burada yılda 600 milyar doları aşan bir ekonomik hacimden söz ediyoruz. Yakında bu 1 trilyon dolara gelecek. Yüzde 1 pay alsak 10 milyar dolar eder. Yüzde 5 pay alsak 50 milyar dolar eder. Dolayısıyla bizim bu konuda hazırlıklarımızı hızlandırmamız lazım. Geleceğin Türkiye'si bu işleri yapan bir ülke olacak. Nasıl son 20 yılda savunma sanayisinde, havacılıkta çığır açtı Türkiye, işte bu atılan adımlar, insanlı uzay araştırmalarında başlatılan çalışmalar ve pek çok proje, önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde Türkiye'nin uzay teknolojilerinde de benzer bir başarı hikayesi yazmasına vesile olur."

Kacır, Türkiye'nin yapay zekâ alanındaki hazırlıklarına ilişkin soruyu da yanıtlayarak, yapay zekâ konusunun "derin" bir mesele olduğunu söyledi.

Bilgisayarın ve internetin keşfi kadar büyük bir dönüşümün yapay zekâyla ortaya çıkarılacağının öngörüldüğüne dikkati çeken Kacır, yapay zekânın bireysel yaşamda tüm iş süreçlerini, her şeyi çok hızlı değiştirdiğini dile getirdi.

"Riskler doğurabileceğinin farkında olmalıyız"

Bakan Kacır, kendileri için konunun Türkiye'nin bu sürecin neresinde olacağı meselesi olduğunu bildirerek, şu değerlendirmede bulundu:

"İnsanlık için şöyle bir riski ifade etmemiz lazım. Bugün yapay zekâyı dünyada devletler, üniversiteler, araştırma enstitüleri gibi topluma karşı sorumluluk taşıyan yapılardan daha çok küresel teknoloji şirketleri geliştiriyor. Bunlar da adeta tekelleşen bir seviyedeler. Hem yapay zekâ geliştirme imkanı sunan çip ve sunucu altyapılarıyla hem de bu alana ayırabildikleri devasa bütçelerle aslında bu yarışta arayı çok hızlı açıyorlar. Küresel teknoloji tekeli olan şirketlerin bu alanda tekel konumlarını daha da perçinlediklerini görüyoruz. Bu şöyle bir riski beraberinde getiriyor. Bu şirketlerin topluma karşı doğrudan bir sorumluluğu yok. Yapay zekâ gibi insanlığın geleceğini doğrudan dönüştürebilecek çok büyük etkisi olacak bir teknolojinin kontrolsüz, kuralsız gelişiminin riskler doğurabileceğinin de farkında olmalıyız."

Bu alanda faaliyet gösteren özellikle küresel düzeydeki inisiyatiflere dahil olmaya gayret ettiklerine vurgu yapan Kacır, Türkiye'nin yapay zekâ küresel ortaklığının üyesi olduğunu ve Dijital Avrupa Programı'na katıldığını ifade etti.

Kacır, özellikle sorumlu, etik çerçeveye oturtulmuş bir yapay zekâ yaklaşımının benimsenmesi için çaba gösterdiklerini belirterek, yaptıklarının bununla sınırlı olmadığını, bir yandan da Türkiye'nin milli kabiliyetlerini geliştirmeye gayret ettiklerini söyledi.

TÜBİTAK bünyesindeki Türk Ulusal Bilim e-Altyapısı'nın (TRUBA) milli hesaplama altyapısı olduğunu ve burada son dönemde özellikle yapay zekâ çiplerine ilişkin yatırımlar yaptıklarını bildiren Kacır, "Şu anda dünyada, zannediyoruz, 321'inci en güçlü bilgisayarı ARP hesaplama kümesini Türkiye'ye kazandırdık. Ama son attığımız adımlar, yatırımlarla muhtemelen ilk 300'de, belki de 200'e girmiş olacağız." dedi.

Kacır, araştırmacılarının ulusal altyapının yanında uluslararası altyapılardan yararlanmalarını önemsediklerini anlatarak, şu ifadeleri kullandı:

"Bunun için de Avrupa Birliği (AB) projelerinden biri olan 'Euro HPC MareNostrum5' projesine ortak olduk. Bu yapay zekâ geliştiricilerle büyük kurumlar arasında işbirliklerini tetikliyoruz, destekliyoruz. TÜBİTAK çatısı altında Ulusal Yapay zekâ Enstitüsünü kurduk. Bu enstitümüz bir katalizör rol üstleniyor. Kamu kurumlarıyla yapay zekâ start uplarını bir araya getiriyoruz. Önümüzdeki dönemde HIT-30 kapsamında bu alanda büyük ölçekli yatırımları da harekete geçirmek istiyoruz. Yapay zekânın endüstriyel üretimde de çok ciddi bir katkısı olduğunu gözlemliyoruz. Endüstriyel robotların yaygınlaşmasını amaçlıyoruz. Dolayısıyla çok yönlü, çok katmanlı bir süreç Türkiye'de ilerliyor."

"Kendi kaynaklarımızla beslenen yapay zekâ çözümlerinin sayısı artsın istiyoruz"

En önemli çalışma başlıklarından birinin güvenli yapay zekâ çalışmaları olduğunu belirten Kacır, bu konuda özellikle AB'nin son dönemde bir yapay zekâ kanunu çalışmasının bulunduğunu söyledi.

Kacır, bu çalışmayı da dikkatli takip ettiklerine dikkati çekerek, "Türkiye kendi özgün yol haritasında ilerliyor. Yani bütün bunlarda diğer uluslararası yapıların neler yaptığına bakıp Türkiye için en doğru olanı yapmak gibi bir amacımız var. Biz, buradan kazançlı çıkabilecek ülkelerden biri olacağız. Çünkü bizim yapay zekâ teknolojilerinin getireceği katma değerle elde edeceğimiz büyük kazanımlar var." diye konuştu.

Bu konuda alternatifleri çoğaltmaları gerektiğini aktaran Kacır, "Kendi kaynaklarımızla beslenen, kurallarını bildiğimiz ve hakikate erişimimizi kolaylaştıracak yapay zekâ çözümlerinin hem nitelikleri yükselsin hem sayıları çoğalsın istiyoruz." dedi.

Yapay zekâ gibi, endüstriyi, bütün hizmet alanlarını, kişisel bilgiye erişim yaklaşımı tümüyle dönüştürecek bir alanda tümüyle küresel çözümlerin gelişmesini beklemelerinin gelecek adına kendilerini bir tehlikeyle baş başa bırakabileceğini söyleyen Kacır, şunları kaydetti:

"Bunun için inisiyatif almalıyız. Donanımından insan kaynağına, bu alanda yetkinlik geliştirmeye pek çok iş yapıyoruz. Yapay zekâ uzmanları yetiştiriyoruz, Bakanlık olarak bu alanda programlar başlatıyoruz. Deneyap Atölyeleri'ni 81 ile yaygınlaştırdık. 140'tan fazla Deneyap Teknoloji Atölyesi'nde, 11 yaşından itibaren, çocuklarımız bu alanlarda yetişiyor. Dolayısıyla bu insan kaynağı ama aynı zamanda ihtiyaç duyulan teknik teknolojik altyapı ve aldığımız başlattığımız inisiyatifler bu konuda Türkiye'nin millileşme atılımını daha da tahkim edecek."

"Yüksek katma değere, yüksek teknoloji yatırımlarına daha fazla odaklandık"

ABD ve Çin'e gerçekleştirdiği ziyaretlere de değinen Kacır, "Geçen yılki ziyaretimizden bu yılki ziyaretimize ilginin çok daha kuvvetlendiğini de gözlemledim. Geçen yıl da ciddi bir ilgi vardı." diye konuştu.

Kacır, Türkiye'nin farklı ülkelere ihracat yaptığına işaret ederek, bunların Türkiye'nin üretim kabiliyetinin somut göstergesi olduğunu belirtti.

Bakan Kacır: Türkiye, çip üretimine başlıyor!Bakan Kacır: Türkiye, çip üretimine başlıyor!

 

Bakan Kacır Bakan Kacır "uzay hedeflerini" açıkladı