Birkaç hafta önce bilim insanlarından oluşan bir bu meteorun içinde başka bir meteorun tanecikleri olduğunu keşfetti. Bu meteor da, yine aynı yıl Avustralya’ya düşen bir meteorun parçalarıydı. Bu göktaşının dünyamızdaki en yaşlı madde olduğu biliniyor. Meteorun 5 ila 7 milyar yaşında olduğu düşünülüyor. Güneş sisteminin 4,6 milyar yaşında olduğunu düşünürsek, bu maddenin uzayda komşu bir bölgemizde olduğu düşünülebilir.

Washington Üniversitesi’nden yapılan yeni çalışmada , araştırmacıları bu güneş sistemi öncesi (presolar) tanecikleri yeniden tanımladılar. Yeni araştırmaya göre, bu tanecikler uzun yolculuklar yapan bir yıldızlararası materyale ait. Meraklı Marie meteorunun kalsiyum-alüminyum zengini kalıntıları olması oldukça ilginç. Bu cisimlerin önceleri yoğun bir güneş nebulasında olduğu düşünülmesi , güneş sisteminin oluşumuna dair tahmin oluşturmada faydalı oluyor. Örneğin, Meraklı Marie (Marie Curie’ye ithafen) adı verilen meteorda bulunan taneciklerin silisyum karbür(SiC) içerdiği bulundu.

“Güneş sistemi öncesi taneciklerde böyle bir şey keşfetmek çok şaşırtıcı. Güneş Sistemi’nin oluşumuna dair mevcut anlayışımıza göre, sistem öncesi taneciklerin oluşmadan bulundukların zorlu ortamda yok olmaları gerekirdi,” diyor kozmo-kimya araştırmacısı Olga Pravdivtseva. Meraklı Curie meteorunda kayda değer kimyasallar tespit edildi. Bu tanecikler birincil olarak kalsiyum-alüminyum(calcium-aluminium-rich inclusion -CAI):  zengini kalıntılar içerirken, silisyum karbüre de rastlandı. İşte bu mineral karışımının,  Güneş Sistemi’nin oluşumunda yer alan en eski katı maddeler arasında olduğu düşünülüyor.

Kalsiyum alüminyum bileşiklerinin güneş nebulaları gibi çok sıcak ortamlarda oluştuğu düşünülüyor. İşte bu kavurucu gaz ve toz karışımları  sayesinde Güneş ve Güneş Sistemi oluşuyor ki; bu da ortamın yıldızlararası tozun hayatta kalması için çok zorlu bir ortam olduğunu kanıtlıyor. “Genelde Güneş’e yakın CAI’lerin oluşumunda sıcaklığın 1,500 K’den yüksek olduğu düşünülüyor ki, bu ortamda presolar tanecikler hayatta kalamaz ve sonrasında nebulanın büyüyerek gezegenimsilerin oluştuğu bölgelere aktarılıyor,” diyor araştırmanın yazarları. Araştırmacılar Meraklı Marie’den çok ufak bir örnek alarak CAI’nin içindeki silisyum karbüre ilişkin soygaz izotop izlerini tanımladılar. Kimyasalların bu umulmadık bileşiminden dolayı solar nebulalara dair bildiklerimizi yeniden gözden geçirmemiz gerekebilir. “Çözülmeyi bekleyen , soygaz izotop izlerinden oluşan bir bulmacamız vardı. Benim açımdan bu gizemi çözmeye benziyor. Tüm soygazların aynı SiC anomalilerini gösterdiği an benim için çok muhteşemdi,” diyor Pravdivtseva.