Dünya’nın üzerine tam oturmayan bol bir kazak gibi duran manyetik alanı, önümüzdeki 10 yıl içinde Sibirya kıyılarına dayanabilir. Britanya’nın Leeds ve Danimarka’nın Teknik üniversiteleri tarafından uydu verileri üzerinde yapılan kapsamlı analize göre, manyetik alanın düzensizliği “çekirdeğe yakın iki farklı manyetik kuvvetin arasında yaşanan rekabetten” kaynaklanıyor.

Dünya’nın manyetik alanına ait kesin konum ilk kez 1831 yılında belirlendiğinde Kanada’nın Arktik köşesinde yer alıyordu. Manyetik noktanın merkezi, Nunavut bölgesindeki Boothia Yarımadası’nda bulunuyordu. Yeni ölçümler, merkez noktasının her yıl istikrarlı bir şekilde 15 kilometre değiştiğini gösterdi.

Gelişen takip teknolojileri sayesinde manyetik alanın hareketi günümüzde daha iyi takip edilebiliyor. 1970’ler öncesinde sağa sola yalpalayan bir görüntü çizen manyetik alan, sonrasındaki dönemde her yıl daha da hızlanan düz çizgi gibi belirmeye başladı.

Manyetik alanın ilerleme hızı 1990’larda dört katına çıkarak yılda ortalama 50-60 kilometre ilerleme gösterdi. 2017’nin sonuna gelindiğinde, manyetik alan kuzey kutup noktasından 390 kilometre mesafedeydi. Önümüzdeki 10 yıl içinde manyetik alanın 240 ila 410 kilometre daha ilerleyeceği ve Doğu Sibirya Denizi’nin sınırlarına gireceği ifade edildi. Manyetik alanın konumundaki hızlı değişim, gelecekte navigasyon sistemleri için sorun teşkil edebilir.

ABD Ulusal Jeofizik Veri Merkezi, manyetik alandaki gelişmelerin takip edildiği Dünya Manyetik Modeli’nin geçtiğimiz yıl “normalden fazla güncellendiğini” belirtmişti.


Fiziksel etkenin kendisi ne? Haliyle manyetik alanın neden hız kazanarak Sibirya’ya doğru yol aldığını anlamak, bu olayın arkasındaki fiziksel mekanizmayı ortaya çıkarmaya dayanıyor. Bu amaçla, bilim insanları Philip Livermore ve Matthew Bayliff (Leeds Üniversitesi) ile Christopher Finlay (Teknik Üniversitesi), ESA Swarm görevindeki uydu verilerini didik didik etti. 20 yıllık arşivlerin analiz edilmesinin ardından, manyetik alanda yaşanan hareketliliğin “negatif manyetik akıntı” olarak adlandırılan anormalliklerden kaynaklandığı anlaşıldı.

Söz konusu iki akıntıdan biri Kanada, diğeri de Sibirya’nın altında yer alıyor. Araştırmacılar, raporlarında “söz konusu iki yamanın manyetik kutbun kuzeyine yakın yapının belirlenmesinde önem taşıdığını” ifade etti. İki büyük manyetik kuvvet zaman içinde büyüyüp tekrar zayıflarken, yüzeydeki manteyik alan üzerinde belirgin bir etki oluşturuyor.

Analizler, 1970 ile 1999 arasında manto ile Dünya’nın kalın ve dönen çekirdeği arasındaki etkileşimin Kanada’nın altındaki yamanın uzamasına neden olduğunu gösterdi. Böylece, yüzeydeki manyetik alanın hareketliliği de arttı. Livermore, yaptığı açıklamada, “Tarihsel olarak bakıldığında Kanada’daki yama bu rekabeti kazanıyor. Bu yüzden kutup bugüne dek Kanada üzerindeydi” dedi. Livermore, geride kalan son 20-30 yılda Kanada’daki yamanın zayıflayıp, Sibirya’dakinin güçlenmeye başladığını söyledi. Sonuç olarak, manyetik kutup noktası tarihi konumundan sürüklenmeye başladı.

Uzun sürece bakıldığında, manyetik kutup noktasının nerede ve ne zaman duracağını ve bu sorularla gelen diğer birçok sorunun cevabını bilmiyoruz. Nihayetinde, bilim insanlarının daha birçok araştırma yapıp model oluşturması gerekecek.