Mumya üçlüsü, onlarca yıldır süren aktif bir yaşam tarzının ve tıpkı somon, ringa balığı ve diğer yağlı balıklarda bulunan omega-3 yağ asitleri açısından zengin bir diyetin kalbinizi koruduğu fikrini çürütebilir.

Araştırmacılar BT (bilgisayarlı tomogrofi) görüntülemesini, yaklaşık 500 yıl önce Grönland’da yaşamış beş Eskimo mumyasını incelemek için kullandılar. Aşırı soğuk bir doğal ortamda doğal olarak korunan kalıntılar, 1920’lerde arkeologlar tarafından bulunmuş ve Massachusetts’teki bir müzeye taşınmıştı.

Mumyalar bir bebek ve dört genç yetişkini içeriyordu: yaşları 18 ila 22 ve 25 ila 30 arasında değişen iki erkek ve 16 ila 18 ve 25 ila 30 yaşlarında iki kadın. Ölüm nedeni hiçbir birey için belirlenemedi.

Dört yetişkin için, arterler ve kardiyovasküler sistemin diğer unsurlarını da kapsayan önemli yumuşak dokular günümüze kadar kaldı. Bu da araştırmacılara, görüntüleme yoluyla mumyaların içine dair iyi bir bakış sağladı. Araştırmacılar burada büyük bir sürprizle karşılaştılar.

Dört yetişkin mumyadan üçünde, arteriyel kireçlenmeler vardı (esasen arterlerinde biriken yapışkan madde). Bu plaklar, kalp krizi ve felce yol açabilen damar tıkanıklığı belirtileri olarak biliniyor.

Damar tıkanıklığı bugün dünya çapında milyonlarca insanı etkiliyor ve batılılaşmış toplumlarda yıllık ölümlerin yüzde 50’sinin nedenini oluşturuyor.

Modern bir sorunun antik kanıtı
Damar tıkanıklığı sıklıkla yerleşik yaşam, sigara içme ve doymuş yağlar ve kolesterol ile dolu berbat bir diyetin bir sonucu olarak modern bir bela olarak kabul edilir.

Bununla birlikte, Eskimo mumya analizinde, damar tıkanıklığı ile uyumlu arteriyel kireçlenmeler modern öncesi popülasyonlarda ilk kez bulunmadı. Önceki çalışmalar, dünya genelindeki eski insanlarda hastalığın belirtilerinin binlerce yıl geriye gittiğini buldu. Hastalığa yakalanan bu eski insanlar arasında avcı-toplayıcılar da vardı.

Balığı bırakmak için sebep yok
Keşif beklenmedik olsa da, somon balığınızı bir cheeseburger ile takas etmeniz gerektiği anlamına gelmiyor. Araştırmacılar, kalıntıların eksik doğası nedeniyle, kireçlenmenin ne kadar kapsamlı olduğunu değerlendiremedikleri konusunda uyarıyorlar.

Ekip ayrıca, antik Eskimoların birçok sanayi öncesi toplum gibi kapalı mekan fırınları kullandığını da söylüyor. Üretilen ateşlerin dumanı ve buna yoğun derecede maruz kalma, bireylerin arterlerini tıkamaktan sorumlu olabilir. Bu dumanlar, aktif yaşamın ve omega-3’lerin bile hafifletemediği nedensel bir faktör olarak geçiyor.