McKinsey & Company'in 'İşyerinde Kadınlar' araştırmasına göre; uluslararası çapta kadınlar her geçen yıl daha güçlü bir şekilde iş yerlerinde varlık gösteriyor. İşyerlerinde cinsiyet eşitliğine gösterilen bağlılık, kadın-erkek tüm çalışanların sadakatini ve memnuniyetini artırıyor.

Aynı zamanda dijital teknolojilerin yetenek dönüşümüne etkileri üzerine çalışan şirket, gelecek 10 yıl içerisinde, küresel çapta 40-100 milyon kadının iş değiştirmesi gerekeceğini belirtiyor. Esnek kariyer fırsatları ve sosyal bilişsel yetkinliklere olan ihtiyacın artacağı bu dönemde, gerekli yetenek yönetimi uygulamaları hayata geçirilirse kadınlar, iş dünyasındaki varlıklarını güçlendirme şansına sahip olacaklar.

Yönetim danışmanlığı firması McKinsey & Company, uluslararası çapta yürüttüğü araştırmalar neticesinde iş dünyasında kadınların her geçen gün daha fazla eşitlik fırsatları yakaladığını ve dijital teknolojiler ile bu koşulların daha da güçlenmesinin mümkün olduğunu vurguluyor.

Son 10 yılda kadınların ekonomideki rollerine dair araştırmalara 20 milyon dolar yatırım yapan şirket, 2012 yılından bu yana da ‘İşyerinde Kadınlar’ adlı bir araştırma yürütüyor. Bu çalışmanın uluslararası çapta 600 şirket baz alınarak elde edilen son çıktılarına göre, son 5 yılda C-seviye rollerde kadınların yer alma oranı %24 oranında arttı. Ayrıca şirketlerin cinsiyet eşitliğini sağlama yönünde gösterdikleri bağlılık da 2012 yılında %56 iken, 2019 yılında bu oran %87’ye yükseldi. Şirketlerin eşitlik uygulamalarının ise kadın – erkek tüm çalışanların sadakatleri ve memnuniyetlerine olumlu olarak yansıdığı tespit edildi.

Öte yandan McKinsey’nin iş ve ekonomi araştırma kolu McKinsey Global Enstitüsü’nün yapmış olduğu araştırmalara dayanan ‘İş Yaşamında Kadınların Geleceği’ adlı çalışmaya göre; 2030 yılına dek teknolojinin adaptasyon hızına bağlı olarak küresel çapta 40 ilâ 100 milyon kadının iş değiştirmeleri ya da iş kabiliyetlerini ve becerilerini geliştirmeleri gerekecek. Kadınlar bu dönüşümü gerçekleştirdiklerinde ise daha üretken olma ve daha iyi şartlarda çalışma şansı elde edecekler.

McKinsey verilerine göre; dijital teknolojilerin daha önceki teknoloji devrimleri ile paralel bir ölçekte değişim yaratması durumunda, kadın ve erkekler otomasyon çağından eşit oranlarda etkilenecek. Şirketin araştırma yürüttüğü 10 ülkede (Kanada, Çin, Almanya, Fransa, Japonya, Meksika, Hindistan, Güney Afrika, İngiltere ve Amerika) kadın çalışanların yüzde 20’si (107 milyon), erkek çalışanların ise yüzde 21’i (163 milyon) işlerini kaybetme riski taşıyorlar. Bununla birlikte sektör ve meslek bazında yer alma oranları değişmediği takdirde, teknolojinin kadınlar için yüzde 20, erkekler içinse yüzde 19 oranında yeni iş yaratma potansiyeli mevcut. Bir diğer deyişle, bu dönemde kaybedilen işler yerine tamamen yeni meslekler ortaya çıkacak. Bu mesleklere uygun şekilde yetenek geliştiren kadınlar, iş dünyasındaki varlıklarını derinleştirme fırsatı yakalayacak.

Şirketin Türkiye’ye özel olarak hazırladığı ‘İşimizin Geleceği: Dijital Çağda Türkiye’nin Yetenek Dönüşümü’ adlı rapor da benzer bir tablo çiziyor. McKinsey verilerine göre, Türkiye’de mevcut teknolojilerle her 10 meslekten 6’sı %30 oranında otomatize edilebilir durumda. Bu dönüşümle birlikte Türkiye, gelecek 10 yıl içerisinde otomasyon, yapay zekâ ve dijital teknolojilerin yaratacağı ekonomik fayda ve sosyal değişimler ile 3,1 milyon iş artışı yaratma potansiyeline sahip. Bu kapsamda çalışanların teknoloji yetkinliklerinin %63, sosyal ve iletişim yetkinliklerinin %22 artması; fiziksel iş yapma ile basit operasyon yetkinliklerinin yaklaşık %10 azalması bekleniyor. Bu ortamda kadınlar, daha esnek ve eşitlikçi çalışma modellerine geçiş yapan şirketlerde daha güçlü fırsatlar elde edebilecek. Aynı zamanda mevcut sosyal ve bilişsel becerilerini teknoloji alanındaki yeteneklerle destekleyerek çalışma yaşamlarına güç katabilecek.

 “Dijital teknolojiler, oyunun kurallarını kadınlar lehinde değiştirebilir”

Dijital teknolojilerle inşa edilen yeni iş dünyasının kadınlar için güçlü potansiyel taşıdığını ifade eden McKinsey & Company Ortağı Pınar Gökler Özsavaşcı; “Dünya genelinde milyonlarca kişinin 2030 yılına kadar yeni yetkinlikler kazanmasını gerektiren bir dönüşümden geçiyoruz. Yeni nesil iş ortamının kadının iş dünyasına katılımında ve başarısında daha destekleyici bir rol oynayacağını düşünüyoruz. Bunun Türkiye’de de aynı şekilde gelişme potansiyelinin olduğunu ortaya koyan araştırmalar var.

Ocak ayında yayınladığımız İşimizin Geleceği raporunda özellikle gelecekte ihtiyaç olacak yetkinliklerin altı çiziliyor. Birçok meslekte işlerin 3’te 1’inden fazlası mevcut teknolojiler ile otomotize olabiliyor. Bu noktada çalışanlardan beklenen teknoloji yetkinliklerinin %63, sosyal ve iletişim yetkinliklerinin %22 artması; fiziksel iş yapma ile basit operasyon yetkinliklerinin yaklaşık %10 azalması öngörülüyor. 8 milyon insanın yepyeni yetkinliklerle donatılması gerekirken, bir o kadar kişinin yine yeni nesil yetkinliklerle iş hayatına katılması gerekecek. İş gücünün fiziksel güç gerektiren tarım ve üretim işlerinden daha fazla hizmet, sağlık, bakım, perakende satış gibi alanlara kayması bekleniyor.

Bu noktada kadınlar ve erkekler için şartların biraz daha dengelendiği, herkesin her koşulda yeni yetkinlikler kazanarak iş hayatında başarılı olabileceği, oyunun kurallarının yeniden belirleneceği bir iş dünyası öngörüyoruz. Yeni nesil şirketler eşitlikçiliği ve esnek kariyerleri herkes için öne çıkararak bu dönüşüme önemli katkı sağlayacaklar. Kadınlarımız özellikle doğal olarak güçlü oldukları sosyal ve iletişim yetkinliklerini – bunlar empati kurma, çevreye uyum, etkin iletişim kurma gibi yetkinlikler – teknolojiyi etkin kullanabilme yetkinlikleri ile birleştirebilirlerse; yaratıcılıklarını dijitalleşmeyi kullanarak daha da geliştirebilirlerse bugünden çok daha fazla ve çeşitte iş alanında çalışabilme ve başarılı olabilme şansını yakalayabilirler. Günümüzün teknolojileri bireysel bir işin bile çok geniş kitlelere ürün ve hizmetlerini sunmasını ve aynı zamanda bunu esnek çalışma ile yapabilmesini olanaklı kılıyor. Bu da kadınların girişimci olarak da iş dünyasında çok daha etkin olabileceği bir alanın önünü açıyor.

Hem yeni nesil işler ve fırsatlar hem de yeni yetkinliklerin geliştirilme ihtiyacı konusunda kadınlarda farkındalık yaratmalı, onlara gelişim imkanlarını sağlayacak her türlü desteği vermeliyiz. Umuyorum ki önümüzdeki dönem teknolojinin ve yeni iş modellerinin etkisiyle kadınların çok daha fazla fırsata ulaşabileceği bir dönem olarak şekillenecek.” dedi.