Freskler ve fast-food en son keşiflerden sadece birkaçı, ancak küçük bir grafiti parçası, araştırmacılara Pompeii'nin yık tarihini yeniden düşündürüyor.

Ortaya çıkarılan bezeme, Birinci stilin (MÖ 200-80) özelliğini taşıyor. C: CESARE ABBATE/EPA/EFE
Birkaç yüzyıl önce keşfedilmesinden bugüne kadar, çok az arkeolojik alan antik Roma kenti Pompeii gibi dünyayı büyülemeyi başardı. Pompeii, 50 yıldan uzun bir süredir yapılan ilk büyük kazılardan sonra, şaşırtıcı miktarlarda gömülü eseri ortaya çıkarıyor. Yeni buluntular, Region V olarak bilinen ve şehrin son günlerine dair çok fazla bilgi içeren bu bölgedeki çalışmadan geliyor.

İki evin (Bahçe Evi ve Orion Evi) tam kazısının yanı sıra, muhteşem renklerde mitolojik figürlerin freskleri, duvar resimleri ve mozaikleri, hala çözülmesi gereken hikayeleri olan iskeletler, sikkeler, muskalar ve zengin bir toprak sahibinin ahırındaki atlar da bu kazıda kendini gösteriyor.

Yeni bulgular aynı zamanda Pompeii’nin trajik öyküsüyle ilgili tartışmaları da ateşliyor. MS 79’da Vezüv’ün patlamasından ve şehri kül ve kaya örtüsünün altına gömmesinden hemen önce, yerel bir işçi duvara bir yazı karalamıştı. Bu yazıda bir şakanın yanı sıra (kabaca “çok yedi” olarak çevrilebilir), bir tarih yazıyor: 17 Ekim. Bu yazının keşfi, bazı bilim insanlarının iddia ettiği gibi patlamanın Ağustos’ta değil, Ekim ayında gerçekleştiğini doğrulayabilir.

Pompeii’nin Geçmişini Korumak

Bu olağanüstü keşifler, bir kazı sırasında değil, sahanın acil bakımı sırasında ortaya çıkarıldı. 2012’den geçen Aralık ayına kadar, Pompeii, Büyük Pompeii Projesi adı altında, arkeologların “yoğun bakıma” aldığı bir bölgeydi. 114,8 milyon dolarlık bir maliyetle Avrupa Birliği tarafından finanse edilen proje, UNESCO’nun Pompeii’yi Tehlike Listesi’ndeki Dünya Mirasları’nın dışında tutmaya yönelik acil eylem çağrısına bir yanıttı.

1960’lardan beri ihmal, zayıf drenaj, depremler, kitle turizmi, hırsızlık ve vandalizm nedeniyle tahrip ediliyordu. 2010 yılına gelindiğinde, şiddetli yağmurların gladyatörlerin dövüşlerden önce antrenman yapmak için kullandığı sembolik Schola Armaturarum’un çöküşünü tetiklemesinden sonra Pompeii parçalanmaya başladı. 1956’da 64 adet şehir binasının sadece 10’u halka açıktı ve sitenin yüzde 70’inden fazlası ziyaretçilere kapatılmış durumdaydı.

Koruma çabaları şimdiye kadar başarılı oldu. Forum ve çevredeki binalar, tiyatrolar ve amfi tiyatro gibi hiç kapatılmamış alanların yanı sıra Schola Armaturarum da dahil olmak üzere yaklaşık 40 yapı halka açık durumda. Pompeii Arkeoloji Parkı müdürü Massimo Osanna’nın aktardığına göre, “Büyük Pompeii Projesi tüm arkeolojik alanı güvence altına aldı, halka çok uzun süre kapalı tutulan tüm alanları, binaları ve sokakları restore etti ve yeniden halka açtı. Pompeii artık geçmişe kıyasla, kıyaslanamayacak kadar daha iyi durumda.”

Büyük Pompeii Projesi’nin temel amacı, I, III, IV, V ve IX. Bölgeler’de olduğu gibi, kazılan bölgeler ile kısmen veya tamamen kazılmayanlar arasındaki iki millik bir cephe boyunca çökme tehlikesi olan eski duvarları güvence altına almaktı. 20. yüzyılın başından itibaren daha önceki kazılardan elde edilen toprak, Bölge V’de kazılan alanlara baskı yapan ve heyelanlara neden olan bir araziye atılıyordu. Proje, basıncı azaltmak ve drenajı iyileştirmek için enkazı kaldırıyordu. Son buluntular, bu temel çalışmanın bir yan ürünüydü.

Keşfedilmemiş bölge

Pompeii, keşfinden bu yana dünyanın en uzun ve sürekli kazı yapılan alanlarından biri oldu. Tüm bu çalışmalara rağmen, Pompeii’nin 170 dönümlük arazisinin yaklaşık üçte biri keşfedilmemiş durumda. İtalyan arkeolog Giuseppe Fiorelli, 1875 yılına kadar 12 yıl boyunca keşiflere öncülük etti ve şehrin yaklaşık üçte birini ortaya çıkardı. Amedeo Maiuri, alanı 1961’e kadar, yaklaşık 40 yıl yöneterek bir diğer üçte birlik kısmını gün ışığına çıkardı. Bilimsel olarak titiz olan her iki adam da, restorasyon ve bakımın bazen yeni keşiften daha önemli olduğunu fark etti.

Geçen yüzyılın başlarında Pompeii’de yapılan birçok önemli keşif arasında şehrin güney kapısı olan Porta Stabia’da bir mozolenin gün ışığına çıkarılması da yer alıyor. Yanardağın patlamasından kısa bir süre önce inşa edilen mermer mezar, bugüne kadar bulunmuş en uzun mezar yazıtına sahip. Pompeii’nin banliyölerinde bulunan Gizemler Villası gibi diğer ünlü buluntular 1909’da keşfedildi ve 1929’da tamamen kazıldı. Bu villa, Massimo Osanna’nın aktardığına göre “antik çağın en iyi korunmuş resimsel döngüsü”nü içeriyordu. 1894 yılında keşfedilen ve restore edilen Vettii Evi, tüm freskler ve mobilyaları yerinde bulunan ilk Pompeii domus‘u oldu. (domus: üst sınıfa ait, gösterişli özel aile konutu)

Pompeii’nin birçok güzel villası zengin Romalıların varlığını yansıtıyor. Yine de Pompeii aynı zamanda gelişen bir tarımsal ve endüstriyel ekonomiye sahipti. Arkeologlar alanda tabaklayıcılar, dokumacılar ve fırıncılar da dahil olmak üzere 200’den fazla zanaat atölyesi buldular. Balık sosu olan garum üretimi yerel ekonominin temel unsurunu oluşturuyordu. 1. yüzyılea Pompeii, fast-food mekanları ve politik olarak meşgul bir nüfusu ile yaklaşık 15.000 kişilik bir metropol yeri olma özelliğini taşıyordu.

Büyük Pompeii Projesi, Pompeii’nin hala keşfedilecek gizemleri olduğunu kanıtlıyor. Arkeologlar, Pompeii’de yaşayan insanların günlük yaşamlarına ışık tutacak yer sensörleri, drone’lar, CAT taramaları ve sanal gerçeklik dahil olmak üzere en son teknikleri kullanarak yeni buluntular açığa çıkarmaya ve onları korumaya devam ediyor.

Yanardağ’ın Kurbanları ve Kurtulanları

Son kazılar, Vezüv patlamasıyla ölen 12 kişiyi daha ortaya çıkardı. Bölge V’de bulunan başsız bir iskeletin ilk başta büyük bir taş blokla başının ezildiğine inanılıyordu, ancak arkeologlar daha sonra kafatasını buldular ve ölüme piroklastik akış (sıcak gaz ve kaya parçalarının saatte 50 mil veya daha fazla hızla yayılması) nedeniyle boğulmanın neden olduğunu belirlediler. Arkeologlar ayrıca hayatta kalanların izlerini de ortaya çıkardılar. Muhtemelen kaçanlar tarafından yapılmış bir at arabasının tekerlek izleri 2017 yılında şehrin güney kapısı Porta Stabia yakınlarında korunmuş olarak bulundu.

Modern teknolojiyle bile hayatta kalanların ve ölümlerin kesin sayısını ölçmek imkansız. Daha yakın tarihli kazılar binden fazla iskeleti ortaya çıkardı, ancak ilk kazılar, bulunan kalıntıların sayısı konusunda titiz kayıtlar tutmadı. Arkeologlar, Pompeii’de 15.000 kişilik bir nüfusun yaklaşık 2.000’inin öldüğünü tahmin ediyor.

Yıkımın Tarihi

Tarihçiler uzun zamandır, Genç Pliny’den gelen ve olayı Napoli Körfezi’nin diğer tarafından, tanık olduğu gibi anlattığı bir mektuba dayanarak, Vezüv’ün 24 Ağustos MS 79’da patladığına inanıyorlardı, ancak Bölge V’den gelen bir keşif, bu geleneksel düşünceye meydan okuyor.

Bahçe Evi’nin bir duvarında bulunan karakalem yazısıyla, modern takvimde 17 Ekim’e karşılık gelen, eski Roma takvimi tarzında, Kasım takviminden 16 gün önce olan bir tarih yazılı. Bu yazının varlığı, patlamanın yazı yazıldıktan kısa bir süre sonra gerçekleşmiş olabileceğini, çünkü narin odun kömürünün açık havada uzun süre dayanamayacağını işaret ediyor. Ancak volkanik küller yazıyı koruyup muhafaza etmişti.

Yazı, bilim insanlarının Ağustos ayından ziyade Ekim ayına işaret ettiğine inandıkları diğer kanıtları pekiştiriyor: kömürleşmiş sonbahar meyvesi, iri, sıcak giysiler, odun yakılan mangallar, kapalı kavanozlarda hasattan elde edilen şarap ve muhtemelen MS 79 Eylül ayına kadar basılmamış bir sikke. Tarihçiler, Pliny’nin ünlü mektubundaki çevirilerde ve transkripsiyonlarda yapılan olası hatalardan dolayı tarih konusundaki kafa karışıklığını suçluyorlar.

Atlar ve Ahırlar

Civita Giuliana adlı bir banliyöde, antik Pompeii’nin kuzey duvarlarının 800 metreden daha az bir kısmında, arkeologlar patlamayla korunmuş üç atın olduğu bir ahır buldular. Bunlardan biri, Vezüv patlamasında ölen bir atın alçıya alınmasına izin verdi. Büyük Pompeii Projesi’nden ayrı olarak, bu 2018 kazısı bir polis soruşturmasıyla başlatıldı. Mezar soyguncuları, karaborsada satmak üzere eserleri çalmak için alana tüneller inşa etmişlerdi. Yasadışı kazılar, iki at ve diğer eserler ile antik duvarlar ve alçı işçiliğine zarar verdi, ancak bir at dokunulmadan kalmıştı.

Arkeologlar, ahır ve ekili arazilerle zengin freskli bir villayı ortaya çıkaran alanı güvence altına alıp kazdılar. Atların analizi, atların sağlıklı ve uzun boylu olduklarını ortaya çıkardı. Atların fiziksel durumlarına ve bronz kaplı bir askeri eyer kalıntılarına dayanarak, yüksek statünün bir işareti olarak muhtemelen safkan oldukları düşünülüyor. Bu atlar büyük olasılıkla yarışlar, sirkler ve geçit törenleri gibi yerel etkinlikler için yetiştiriliyordu.

Leda ve Kuğu

Bölge V’deki Via del Vesuvio’da kazılan bir evde küçük bir yatak odasında arkeologlar, Büyük Pompeii Projesi’nin en muhteşem buluntularından biri olan Leda ve kuğu freskini buldular. İyi korunmuş fresk, Leda’nın Yunan tanrısı Zeus tarafından kuğu şeklinde baştan çıkarılmasını tasvir ediyordu. Bu hikayede diğer Roma tasvirlerinden farklı olarak, Leda doğrudan izleyiciye bakıyor ve gözlemcilerin dikkatlerini çekiyor.

Maenad ve satir figürleriyle birlikte efsaneden ilham alan diğer freskler, bu cömert evin duvarlarını süsleyerek bir tür Dionysos kutlaması oluşturuyordu. Alanın yöneticisi Massimo Osanna, “Bunlar, bu sosyal ve politik sınıfın sevdiği ikonografiler.” diyor. Bununla birlikte, bu ikonografinin bu kadar çok kullanılması, Osanna’ya bu kişinin yeni zengin olduğunu, belki de kültürel olarak sofistike görünmek için çok uğraşan özgürleştirilmiş bir köle olduğunu gösteriyor.

Fast – Food Mekanları ve Freskler

Kuzey Pompeii’nin V. Bölgesinde duvarları sağlamlaştırmak için 2018 yılında yapılan kazılar, Balkonlar Sokağı’nı ortaya çıkardı. Pompeii’nin bu eşsiz bölgesi, sosyal sınıfların bir karışımından meydana geliyordu. Sokak, büyük evlerin sıralandığı dar bir sokak ve bunlardan bazıları ender rastlanan evlerden. Bir terasta yana doğru yatmış, muhtemelen kuruması için balkona çıkarılan amforalar, şarap ve yağ için pişmiş toprak kavanozlar duruyordu.

Balkonlar Sokağı ve Gümüş Düğün Sokağı (1893’te bulunan muhteşem bir villanın adını alan sokak) köşesinde arkeologlar, çalışan sınıfın bir şeyler atıştırmak için uğradıkları popüler mahalle büfelerinden birini (diğer adıyla termopolium) buldular. Bu büfe, sadece kısmen kazılmış olmasına rağmen, Pompeii’deki günlük yaşama dair daha fazla ayrıntı verdi. Caddeyi çevreleyen evlerde iyi korunmuş bazı fresklerin yanı sıra bu keşifler, Via di Nola’yı Gümüş Düğün Evi’ne bağlayan yeni bir tura eklendi.

Yerel Tapınaklar

Bir Pompeii evinin en belirgin özelliklerinden biri, ev halkı tanrılarının tapınağı olan lararyumlardı.

Lares adı verilen bu tanrılar aileyi koruyor ve heykelcikleri genellikle ibadet için özel bir nişe yerleştiriliyordu. 2018’de arkeologlar, Bölge V’te Pompeii’de şimdiye kadar keşfedilen en güzel lararyum örneklerinden birinin bulunduğu yarı kapalı bir avlu ortaya çıkardılar.

Tapınak için yapılan niş, Lares’in boyanmış ikiz resimleri ile çevriliydi. Nişin altındaki duvara boyanmış, refah ve iyi şansı simgeleyen iki büyük yılan ve yiyecek ve adaklarla süslenmiş bir kaide yer alıyordu. Yerde, Lares’in iyi niyetini kazanmak için kurban edilmiş yanmış adakların izlerini hala taşıyan küçük bir taş sunak duruyordu.

Mekan, muhteşem bir bahçeyi andıracak şekilde dekore edilmişti. Kuşlar ağaçların arasında uçarken, bir tavus kuşu yerde geziniyor gibi görünüyor, boyanmış bitkilerle bir zamanlar duvardaki bir çiçek tarzında büyüyen gerçek bitkiler karışıyordu. Canlı kırmızı bir duvara dinamik bir av sahnesi boyanmıştı. Vahşi bir hayvan, onu alt etmek üzere kara yaban domuzunu kovalıyordu.

Politik Mesajlaşma

Pompeii’nin sokakları ve duvarları yazıtlarla, en çok siyasi kampanya “posterleriyle” ve kişisel selamlamalarıyla canlanıyordu. Teknik olarak bu “posterler”, geniş bir izleyici kitlesine yönelik depinti (alçı üzerine boyanmış) iken, grafitiler (alçı üzerine kazınmış) ise herkes tarafından el yazısıyla yazılıyordu ve genellikle isimler ve arkadaşlara selamlamalar yer alıyordu.

Washington ve Lee Üniversitesi’nde profesör olan Rebecca Benefiel’e göre Pompeii’de yaklaşık 4.000 politik kampanya posteri belgelendi. Benefiel, Pompeii’nin duvar yazıtlarının çevrim içi bir kataloğunu oluşturan Antik Grafiti Projesi’ne başkanlık ediyor.

“Politik görevlerde yer almak için aday olanlar isimlerini nasıl ortaya çıkaracaklarını biliyorlardı,” diyor. Bölge V’deki son kazılar, MS 79’un ölümcül patlamasından önce baharda yapılan belediye seçimlerine ait daha fazla yazıtlar ortaya çıkardı. Yazıtta, “Helvius Sabinus’a oy verin, çünkü o göreve layık iyi bir adam olan aediledir [sulh hakimi]” yazıyor. Altında rakip aday Lucius Albucius’u desteklemek için kısmen kazılmış bir yazıt yer alıyor.

Genel olarak, adaylar için yazılanlar kişiyi “iyi bir adam” veya “dürüst adam” olarak vurguluyor. Ama biri Pompeii’de kullanılan ikna taktiklerine ilişkin özellikle ilginç bir iç görü olarak öne çıkıyor: “Sizden aedile için Gaius Julius Polybius’a oy vermenizi rica ediyorum. İyi ekmek getiriyor.” Polybius başka bir yerde tanımlandığından ve bir fırıncı olmadığı bilindiğinden, Benefiel seçmenleri kazanmak için muhtemelen ücretsiz ekmek dağıtımı için para ödediğini düşünüyor.

Orion Evi

İlk olarak 18. yüzyılda kazılan, Jüpiter Evi olan Via di Nola’daki bir domus, adını evin lararyumunda bulunan Roma tanrısının küçük bir resminden alıyor. En son Pompeii kazıları, mimarisinin, dekorunun ve tarihinin daha eksiksiz bir resmini elde etmek için bu domusa geri dönüyor. 2018’de arkeologlar, esrarengiz bir mitolojik bölümün çarpıcı ve oldukça sıra dışı bir mozaiğini ortaya çıkardılar. Merkezi figür daha sonra Orion olarak tanımlandı.

Daha fazla çalışmanın ardından, araştırmacılar, Jüpiter Evi’nin bitişiğinde, şimdi Orion Evi olarak adlandırılan ayrı bir evin olduğu sonucuna ulaştılar. Bu evdeki mozaik ve diğer buluntular, Pompeii toplumunun üst kademesine yeni bir bakış açısı sağladı. Bu evin sahibi sadece zengin değil aynı zamanda kültürlüydü. Örneğin atrium, eski moda Birinci stile sahipken, yatak odaları çağdaş Üçüncü veya Dördüncü Tarz’da dekore edilmişti. Arkeologlar, sahibin seçimlerinin, hem klasik hem de yeniye olan takdirini göstermeyi amaçladığını iddia ediyorlar.

Bilezikler, Boncuklar ve Süs Eşyaları

Bölge V'de yer alan Bahçe Evi'nde, aralarında kadın ve hayatta bir grup insanın kalıntıları içinde bulunduğu yerde bulundu. Muhtemelen içlerinden biri takılar, süs eşyaları ve figürinlerle dolu harika bir ahşap kutunun sahibiydi. Koleksiyon, kutunun kömürleşmiş kalıntıları ve bronz menteşeleri arasında bulundu.

Parçalardan büyük olasılıkla dekoratif takı olarak takılırken, diğer nesnelerin daha “büyülü” bir amacı olabilirdi. Kafatasları ve hayvanların şekillerde oyulmuş şekillerde, bronz çanlar, tanrıların tasvirlerini taşıyan cam boncuklar ve ametistten yapılmış bok böceği şeklindeki muskalar gibi ıvır zıvırlar iyi bir servet sahibi olmak, doğurganlığı teşvik etmek veya koruma sağlamak için kullanılabiliyordu. Uğurlu takılar arasında iki ayna, kolye parçaları ve sırlı seramikler de bulundu.