Hemen hemen 13.000 yıl önce, günümüzde Suriye olarak adlandırdığımız yerdeki göçebeler, tarihi bir değişime atıldır. Avcı-toplayıcı yaşam tarzını terk ettiler ve insanlığın yeni bir kilometre taşının bilinen ilk öncüleri oldular: tarım.

Abu Hureyra’nın avcı-toplayıcılarının bu alışılmadık çiftçilik yapma fikrini tam olarak nereden aldığı asla öğrenilemeyebilir. Ancak toprakta bulunan ilginç parçacıkların analizine göre bu göçebeler, patlayan bir kuyruklu yıldıza şahitlik etmişlerdi. Bu araştırmanın arkasındaki ekip, kozmik çarpışmanın kültürel bir rol oynamış olabileceğini düşünüyor.

Bugün, Abu Hureyra adlı arkeolojik alan, Suriye’nin en büyük gölü olan Assad Gölü tarafından çevrelenmiş halde, suyun derinliklerinde yatıyor. Bu baraj gölü, 1970’lerde, bir barajın Fırat Nehri sularının önünü kapatmasıyla oluşmuştu.

Abu Hureyra’nın tarihi mirası sular altına gömülmeden önce arkeologlar, olabildiğince kazı yaparak kurtarabildikleri bilgileri kurtardılar.

Çakmaktaşından yapılmış aletler, kemikler ve kulübe benzeri yapıların arasında araştırmacılar, başka bir şey daha buldu: erimiş camdan kürecikler olarak da bilinen, yüksek sıcaklık ve enerji ile şekillenen, genellikle asteroitler ve kuyruklu yıldızların gezegenlere çarpması gibi kozmik çarpışmalarla ilişkilendirilen küresel cam boncuklar.

Araştırmacılar, yıllar boyu, Abu Hureyra boyunca saçılmış bu minik boncukların varlığının, köyün Genç Dryas Çarpışma Hipotezi olarak bilinen olayın bir parçası olduğuna kanıt teşkil ettiğini düşünüyordu. Hipotezin dayanağı olan tartışmaya göre; 12.800 yıl önce Dünya’ya çarpan parçalanmış bir kuyruklu yıldız ya da asteroit, dört ayrı kıtayı öyle yoğun bir ateş yağmuruyla yıkamıştı ki, bir yok olma dalgasını tetiklemiş ve aniden, Genç Dryas adı verilen mini bir buzul çağını da beraberinde getirmişti.

Bazıları, Dünya’daki çevre koşullarında meydana gelen bu ani değişime, tıpkı Batı Asya’da tarımın başlamasında olduğu gibi, Abu Hureyra’daki tarih öncesi köylülerin avcı-toplayıcılıktan ekip biçmeye ani geçişlerinin sebep olduğunu ileri sürse de, bu görüş çok fazla destek toplamıyor.

Son yıllarda yeni bulgular bu fikre, Grönland buz örtüsünün altındaki büyük çarpışma kraterini ve dahasını da içeren taze kanıtlar getirse de, bir dizi bilim insanı, Genç Dryas Çarpışma Hipotezi hakkında tartışmaya başladı.

Bu son çalışmada, Abu Hureyra’da bulunan erimiş camların meydana gelmesi için ne tür sıcaklıkların gerektiği konusu daha yakından incelendi.

Sonuçlar gösteriyor ki, bunun için gereken aşırı sıcaklık, tarih öncesi köylülerin cüzi miktardaki kapasiteleri şöyle dursun, Dünya’daki herhangi bir şeyin kapasitesinden çok daha öte bir durumdu.

“Yeni keşiflerimiz, çok yüksek sıcaklıkların sadece kozmik patlamalarla ilişkilendirilebileceğine dair çok güçlü kanıtlar sunuyor.” diyor Kaliforniya Üniversitesi Santa Barbara’dan, emekli jeolog James Kennett.

Köyün antik erimiş cam oluşumlarının jeokimyasal bileşimi ve yapısını inceleyen yeni analizde araştırmacılar; camdaki bazı materyaller büyük ihtimalle 2.600 °C üstüne ulaşırken, kromferrit, manyetit ve kuvars taneciklerinin 1.720 °C’yi aşan sıcaklıkları gerektirdiğini buldular.

Ekip, bu sonuçlara dayanarak, aslında Abu Hureyra’daki erimiş camların oluşumu hakkındaki tüm açıklamaların, arkalarında sadece bir muhtemel sebep bırakacak şekilde saf dışı bırakılabileceğini söylüyor.

“Abu Hureyra camlarının oluşumu görünüşe göre, tektit üreten çarpışmalara benzer şekilde şiddetli ve ani yüksek sıcaklık olaylarını gerektiriyor.” diye açıklıyor yazarlar araştırmalarında.

“Elde edilen kanıtlar, en iyi şekilde, 12.800 yıl önce Abu Hureyra yakınlarında en az bir yüksek enerji, yüksek sıcaklık ve hiper hız olayının meydana geldiği hipoteziyle açıklanıyor. Büyük ihtimalle havada patlamalar meydana gelmişti ve bunlara darbe etkisiyle meydana gelen kırıklarda oluşan yer çarpışmaları eşlik ediyordu.”

Yeni bulgular, antik Suriye kasabasının yakınlarında, havada meydana gelen varsayımsal bir patlama ile sınırlı; ancak yine de bu bulgular, parçalanan bir kuyruklu yıldızın Dünya yüzeyinin geniş alanlarında inanılmaz tahribata neden olduğunu ileri sürerek, Genç Dryas Çarpışma Hipotezi’nin büyük resmine göz atmak açısından iyi bir kanıt teşkil ediyor.

“Tek başına büyük bir asteroit, Abu Hureyra’da keşfedilenler gibi etrafa bu kadar yayılmış materyale sebep olamazdı.” diyor Kennett. “Kuyruklu yıldıza ait en büyük enkaz kümelerinin, Dünya’nın bir yarımküresi boyunca, birkaç dakika içinde binlerce hava patlamasına sebep olacak kapasiteye sahip olduğu ileri sürülüyor.”

Araştırmacılara göre, Abu Hureyra’da meydana gelen olayın ortasında, köyün büyük bir kısmı yerle bir olmuştu; ancak kasabadaki hayatın devam etmiş olması, bir grup kazazedenin hayata tutunmayı başardığını ve değişimin gerekli olduğunu fark edip, eski yöntemlerin onları bu cesur yeni dünyada ve daha serin, kuru çevrede artık desteklemeyeceğini anlayarak, kasabayı yeniden inşa ettiğini gösteriyor.

Rochester Teknoloji Enstitüsü’nden arkeolog Andrew Moore, “Köyde birkaç yüz insan yaşıyordu. Çoğu yok olmuş olmalı.” şeklinde anlatıyor. “Yaşamı yeniden başlatmaya yetecek kadar insan hayatta kalmış gibi görünüyor. Görüyorsunuz ki yerleşim yerinde bir afet meydana gelmiş ancak insanlar geri dönüp yeniden bir araya gelmiş ve yollarına devam etmişler. Ve bu sefer, ekonomiye tarımı katmışlar.”