Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde, Türkiye'nin Milli Uzay Programı'nı açıkladı. 10 yıllık hedeflerin olduğu programla ilgili en çok merak edilen ise uzay limanıydı. Uzay limanı, çeşitli boyutlardaki araçların uzaya fırlatıldığı merkez.

Peki sadece bu kadar mı?

Türkiye uzay limanını nerede kurmayı planlıyor? Elindeki seçenekler neler? Kimlerle görüşülüyor? 10 bin uzmandan kastedilen ne?

Türkiye Uzay Ajansı Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım  bu soruları yanıtladı.

Tam anlamıyla uydu fırlatma merkezi neye denir?

Aslında bu tabir çok doğru değil yani dünyadaki isimleri bu fırlatma merkezlerinin, space port yani uzay limanı adıyla geçiyor. Buradan çeşitli büyüklüklerdeki fırlatma araçlarıyla yapılan ticari ağırlıklı çalışmaların yer aldığı verilen isimdir Space port veya uzay limanı.

Şimdi tabi bu uzay limanlarından sadece uydular değil çok çeşitli bilimsel uzay araçları teleskoplar, daha derin uzaya gidecek olan explorer araştırmacı yapılar, bunların hepsi gönderiliyor. Bunlar nasıl gönderiliyor? Taşıyıcı roketlerle gönderiliyor. Netice itibarıyla bu taşıyıcı roketlerin çeşitli kalkış ağırlıkları var ve bu kalkış ağırlıklarına göre de taşıyabildikleri faydalı yük miktarı var.

Bu uydu alabilir, uydular şimdi küçülüyor eskiden 5 ton 6 ton uydular vardı şimdi artık 1 tona hatta altına inen vazifesine göre çok daha küçük hatta mikro ölçek 100 kilogramdan daha düşük nano ölçekli 10 kilogramdan daha düşük uydular dahi yapılıyor. Dolayısıyla bunların hepsinin fırlatılabildiği genel fırlatma tesisidir uzay limanı dediğimiz şey yani bizim hedefimiz de bunu kurmaktır.

"Uzay programımızda koyduğumuz hedef ticari"

 Türkiye'den fırlatma yapılabilir mi?

Yapılabilir, bu çok sorulan bir soru ama bizim uzay programımızda koyduğumuz hedef ticari bir hedef yani bütün dünyayla rekabet etmemiz gereken bir yapı düşünüyoruz. Dolayısıyla da uzay limanı şeklinde olması gerekiyor ve Türkiye'de olması da bu manada zor çünkü tahmin edeceğiniz gibi soracaksınız ama siz sormadan ben söyleyeyim coğrafi bazı şeyler var burada gereklilikler var, nedir o?
Ekvator'a yakın olması gerekiyor çünkü yakın olmayan yerlerde dünyanın yapısı düşünüldüğünde fırlatma daha maliyetli oluyor, daha çok enerji gerektiriyor dünyadan ayrılması.

Ekvator dünyanın en hızlı dönen açısal hızı en yüksek olan yerdir oralara ne kadar yakın bölgeden veya tam Ekvator üzerinden fırlatabilirseniz enerji ihtiyacı o kadar düşecektir. Sonra her açıya her yörüngeye fırlatma yapabildiğiniz bölgelerdir bunlar. Dolayısıyla Ekvator bölgesi bu manada çok cazip buna en güzel örnek de hep veriyorum Avrupa Birliği'nin fırlatma yeri olan Fransız Guyanası, Güney Amerika'da bir ülkeden bahsediyoruz aslında koskoca Avrupa kıtasında yer mi yok ki hani niye orda yapmadılar da oradan atıyorlar, çünkü Ekvator'a yakın olması ticari olarak avantaj sağlıyor yani bu manada bitireyim Türkiye'de bir fırlatma tesisi kurulabilir, fırlatma yapılabilir, yapılamaz demiyoruz ama dünyayla rekabet etmesi çok zor olur.

Coğrafi konum itibarıyla bir de önünün açık olması gerekir bu da bir avantajdır. Genelde bakın okyanuslara doğru fırlatılır veya çöllere doğru fırlatılıyor yani meskûn mahal bulunmayan yerler çünkü roketlerin birinci kademeleri tekrar düşüyor dünyaya, ikinci kademesi yanarak düşüyor veya Allah korusun arıza kaza olduğunda bir yerleşim yerine düşmesi halinde çok büyük sıkıntılara yol açabilir. Bunlar düşünüldüğünden fırlatma yönünün de açık olması arzu ediliyor. Bizim de böyle bir yere ihtiyacımız var.

"Hedefimiz başkalarınıza hizmet vermek, şu anki fırlatıcılara rakip olmak"

 Afrika kıtası tanımlanırken biz şöyle tanımlıyoruz açıkçası yükselen kıta Afrika olarak tanımlıyoruz. Şimdi Türkiye'de ülkemizde kurulmayacaksa muhtemel yerler veya ülkeler, bölgeler nerelerdir?

Şimdi Ekvator üzerinde Ekvator'a mümkün olduğunca yakın bölgeyi tanımladıktan sonra

Ekvator'un geçtiği yerleri düşündüğümüzde bu neresi olabilir?

Evet Afrika'da belirli bölgeden geçiyor Asya'da belirli bölgeden geçiyor ve Güney Amerika'dan yani buralarda olmalı mesela Güney Amerika bize çok uzak bir bölge olarak görünse de niye olmasın bir iş birliğiyle orada da olabilir. Şu an Güney Amerika'dan da bize ilgi var. Ajansımıza Peru'dan, Şili'den, Brezilya'dan birçok yerden ilgi var. Bunlarla pandemiden dolayı gidip görüşme gerçekleştiremedik ama inşallah bu işler düzeldiğinde bu ilişkilerde çok sıkı bir şekilde devam edecek.

Asya'da birçok ülke olabilir yani burada Pakistan'dan başlayın Malezya, Endonezya birçok ülkeyle iş birliği yapılabilir. Afrika'da da birçok ülke var bizimle iş birliği yapabilecek Somali gibi başka ülkeler de sayılabilir. Dolayısıyla çok sayıda alternatifimiz var biz bunlardan bazılarıyla şu an görüşme halindeyiz zaten diğerleriyle de gerektiğinde görüşebiliriz. Bizim hedefimiz uluslararası iş birliğiyle bu bölgelerde birini seçerek en uygun yer tabii ki neresiyse böyle bir uzay limanını kurmak ve buradan hem uydularımızı hem diğer gök uzay araçlarımızı gök cisimlerine gidebilecek bilimsel araştırma yapabilecek olan araçlarımızı hem dediğim gibi başka araştırma cihazlarımızı daha küçük ölçümlü küp uydu gibi bir başka şeyleri atabiliriz fırlatabiliriz, yörüngelere yerleştirebiliriz ve bununla da kalmayız başkalarına da hizmet verebiliriz.

Bizim hedefimiz de o. Sadece bizim kendi uydu ve araçlarımızı fırlatmak değil, gerektiğinde bunu yani bir bedeli mukabilinde hizmet olarak da satabilmek ve başkalarına hizmet edebilmek. Yani şu anki fırlatıcılara rakip olmak buna nasıl güveniyorsunuz derseniz biz maliyetimizi çok düşük tutabileceğimizi öngörüyoruz. Yani bizim yerli geliştirdiğimiz sistemde ve uluslararası bir iş birliği ile ciddi rekabet edebilir maliyette olacağımızı öngörüyoruz.

Fırlatma roketinden bahsediyorsunuz değil mi?

Taşıyıcı roket evet buna yani launch weaker adı verilen, herhangi faydalı bir yükü uzaya ulaştırmak için ku

"Türkiye sınırı aşarak uzaya erişti"

 

gerekirse aşağı yukarı yüzde 1 gibi bir oran var. Yani 300 ton kalkış ağırlığı olan bir roket 3 ton faydalı yükü uzaya götürebilir.

Yaklaşık olarak bir fikir olsun diye söyledim bunu. Dolayısıyla yani çok büyük hacimlerdeki roketlerden bahsediyoruz ama taşıdığı ağırlıklar bu ölçülerde yüzde 1 gibi aşağı yukarı... Tabii ki önce bu roketi çalışmamız lazım zaten çalışıyoruz şu anda ROKETSAN çalışıyor. Yani Mikro Uydu Fırlatma Sistemi (MUFS) altında bir projeyi zaten ROKETSAN yürütüyor. Bu çerçevede de Sayın Cumhurbaşkanımız da açıklamıştı geçtiğimiz haftalarda yapılan fırlatmalarda uzay sınırını aşarak 136 kilometreye kadar çıktı ve uzaya erişti.

Bu sistem için yapılan çalışma çerçevesinde sonda roketi bunlar ama bundan sonra taşıyıcı rokete dönecek belli bir süreç içerisinde başka firmalarımızda var TUBİTAK SAGE çalışıyor, Delta V çalışıyor bunları Türkiye'de çalışıyoruz ama bu yetmez uluslararası iş birliklerini de buna katarak daha tecrübeli ülkelerle iş birliği yaparak bir taşıyıcı roketi bizim geliştirmemiz ve bir kendi uzay limanımızdan da bunu fırlatmaya başlamamız gerekiyor. Bütün proje bu. Bunu 10 sene içerisinde gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.

Uzay limanı konusunda yurt dışında bir haber sitesinde Somali olduğuna dair bazı haberler vardı. Türk Uzay Ajansı'nda çeşitli seçenekler var. Bu seçenekleri değerlendirerek bir karara varacak diye düşünüyorum.

Bunun süresini de 10 yıl olarak öngörüyorsunuz sanırım?

Yani 10 yıl içerisinde tabii daha evvel de olabilir bu biraz şartların getirdiği gelişme imkanlarına bağlı olarak değişecek biz isteriz ki çok daha evvel gerçekleştirelim ama tabii kolay değil hem taşıyıcı roketi hem bir uluslararası bir iş birliğiyle geliştirmek, hem uzay limanı kurmak... Ciddi bir zamana ihtiyaç var bu 6-7 seneden önce olacak iş değil ama bizim 10 senelik uzay programımızda bu var. Yani 2030 sonuna kadar bunu gerçekleştirmeyi hedefliyoruz ve gerçekleştirebileceğimize de inanıyoruz.

"Sadece elektronikte, uyduda, rokette, haberleşmede değil her alanda uzmana ihtiyacımız var"

10 bin uzmandan bahsettiniz. Milli Uzay Programı ile ilgili 10 bin uzmandan neyi kastediyorsunuz?

Şimdi uzay çok geniş bir saha bir kere. Multidisipliner bir saha yani aşağı yukarı teknik alanların tamamı uzayda temsil ediliyor. Hatta teknik olmayan branşlarda yani hukuk gibi mesela tıp gibi branşlarda, uzay hukuku var, uzay tıbbı var, uzay psikolojisi belki ilerde uzay sosyolojisi gibi kavramları da duyacağız. Uzay madenciliği var, uzayda üretim var yani uzay her şeyi kapsamaya başladı.

Artık bütün sahalarda var artık dolayısıyla şimdi bütün bu alanlarda bizim uzmana ihtiyacımız var. Biz bu manada geniş olarak bu terimi kullandım yani uzman derken sadece elektronikten uyduda rokette şunda bunda haberleşmede değil her alanda bizim uzmana ihtiyacımız var. Tıpta da var, hukukta da var, bütün alanlarda var. Dolayısıyla 10 bin rakamı gibi bir rakam şu an bizim Türkiye'deki uzman sayımız belki 1000'i biraz aşıyor şimdi bu tabi çok yetersiz bizim hedeflerimiz içinde. Dolayısıyla biz ilk etapta 10 bin hedefini gerçekçi görüyoruz. Buna ulaşmak için 10 sene içerisinde gayret göstereceğiz.

Zaten ben bu pandemi öncesinde YÖK Başkanımızla bir görüşme gerçekleştirmiştim. Türkiye’deki üniversitedeki programlarla ilgili başka bazı programların geliştirilmesi hem de yüksek lisans doktora programlarının açılması, bunlarda mutabık kalmıştık. Pandemi maalesef süreci biraz aksattı. Şimdi inşallah hızlandıracağız ve sadece bu kadar da değil orta öğretime de ineceğiz ve insan kaynağımızı hızla geliştirmeye çalışıyoruz 10 bin bizim için bir hedeftir çok büyük bir hedef değil. Yani mukayese olsun diye söylüyorum bu konuda ileri ülkelerde Amerika, Rusya işte Japonya, Çin gibi ülkelerde bu rakamlar 100 binle ifade ediliyor. 100 bin uzman 200 bin uzmandan bahsediliyor.

Dolayısıyla tamam belki bizim şu an o kadar ihtiyacımız olmayabilir alt yapı ve üretim kabiliyeti bakımından ama 10 bin rakamına ulaşmamız hem gerçekçi hem de ihtiyaç.

"20 civarında ülkeyle görüşmeleri sürdürüyoruz"

 Türkiye Uzay Ajansının muhtemel iş birliği yapacağı ülkeler var mı?

Şunu çok net söyleyebilirim. Tabii Azerbaycan’a ilk gitmemizin sembolik bir anlamı da vardı. Kardeş ülkemiz artık tek millet, iki devlet, artık hakikaten iç içe her türlü iş birliği yapıyoruz. Böyle bir sembolik önemi de vardı onun için Cumhurbaşkanımızın hedeflerimizi açıklamasından sonra oraya gitmeyi tercih ettim ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki dünyanın her yerinden çok büyük ilgi var.

Bizim daha evvel bazı görüşmelerde çok yavaş yürütebildiğimiz şu anda biraz hızlandı bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Yani bu programı biz açıklayınca bazı ulaşmakta zorluk çektiğimiz ülkelerin ajansları bile dönüp bizi aramaya başladılar. Şimdi bu da neyi gösteriyor; programın hem gerçekçi olduğunu hem de heyecan uyandırdığını gösteriyor. Herkes bunun yerinde olmak istiyor. Dolayısıyla şu anda biz 20 civarında ülkeyle görüşme sürdürüyoruz ama öyle görünüyor ki bu rakam artacak, bunları bir takım yazılı dokümanlara, protokollere ve daha sonraları anlaşmalara çeviriyoruz.

Akabinde de her ülkenin güçlü olduğu konuda onlarla iş birliği yaparak kendi programımızı uygulama noktasında avantaj sağlamak istiyoruz. Yani hem ülkemize avantaj getirecek hem de bu maliyeti düşürerek hem de bu iş birliği yaptığımız ülkelere, bizimle dost müttefik olan ülkelere de avantaj sağlayacak, çünkü ortada çok ciddi bir program var. Bu programın bir parçası olması hakkını tanıyoruz.

Azerbaycan’da mesela bu heyecanı gördük. Görüştüğümüz herkes kendi programları gibi sahiplenmişler bunda mutlaka bizde olmalıyız düşüncesindeler. Savunma Bakanlığı ile görüştüm. Çok sıcak, çok olumlu bir görüşme oldu, daha sonra oradaki ajans Azer Kozmos ile görüştük. Birçok temaslarda bulunduk ve hepsi genel olarak çok olumlu geçti. Çünkü hepsinde bir heyecan oluştu “Biz de burada olmak istiyoruz” diyorlar.

Bu sadece Azerbaycan değil Türkçe konuşan ülkeler, Türk Keneşi içerisinde olan ülkeler daha sonra yine dost müttefik ülkelerimiz ve daha sonra aslında herkese kapımız açık... Bunu halkalar halinde genişleterek kimle ne iş birliği yapabilirsek tabii önceliğimiz burada nedir? Kriterimiz ülkemizin menfaatleridir. Ülkemizin menfaatini en iyi sağlayacak anlaşma veya iş birliği hangisiyse ona biz açığız ve yapacağız.