Peki kitabın yazarı Moises Naim, genç milyarderin ilgisini bu kadar çok çekecek ne söylemiş olabilir? 
Aslında Moises Naim’in reklama ihtiyacı olmamalı. Venezuela’da hem ticaret bakanlığı hem deMerkez Bankası başkanlığı yaptı. Bir dönem Dünya Bankası’nın yönetici direktörüydü. Tam 14 yıl boyunca dünyanın en saygın dış politika yayınlarından Foreign Policy’nin yayın yönetmenliğini üstlendi. Halen, “Carnegie Endowment for International Peace” düşünce kuruluşunun kıdemli uzmanlarından. Ayrıca Financial Times, El Pais gibi dünyaca ünlü yayınlarda köşe yazarlığı yapıyor. Ancak belli ki etkileyici bir özgeçmiş, kitlelere ulaşmaya yetmiyor.
Moises Naim’in 2013 yılında yayınladığı “The End of Power” (Gücün Sonu) kitabı o dönem Financial Times ve Washington Post gazeteleri tarafından yılın en iyi Kitapları arasında gösterilmişti. Ancak satışları iki yılda 20 bini ancak bulmuş, etkisi entelektüel çevrelerle sınırlı kalmıştı. Ta ki Facebook’un CEO’su Mark Zuckerberg kitabı okuyana kadar...
Zuckerberg 2 Ocak’ta yeni yılda kitap okuma kararı aldığını, yeni projesine “The End of Power” ile başlayacağını açıkladı.
Zuckerberg’in açıklamasının ardından yayınevi kitabı alelacele yeniden baskıya soktu. Ve “The End of Power” bu hafta, yayımlandıktan iki yıl sonra, New York Times’ın en çok satanlar listesine 14’üncü sıradan girdi.
Yayınevi dünyanın dört bir yanından teklif aldıklarını söylerken Naim, kitabın en az 20 dile çevrilmekte olduğunu söyledi. Röportaj için buluştuğumuzda gülerek, “Belki Türkiye’de bir yayınevi de bu röportajdan sonra kitabı çevirmeye karar verir” diye ekledi.

Mikro aktörlerden ‘anarşi’ çıkabilir...
Kitabınızda gücün artık birçok aktör tarafından paylaşıldığını söylerken bunun olumsuz yönlerinin de olabileceğini savunuyorsunuz. Neden?
Aslında kitabın çok olumlu bir mesajı var. Çok daha fazla imkânla dolu, çok daha iyi bir dünyada yaşıyoruz. Bir grup genç insanın biraraya gelerek diktatörleri deviren bir devrimi ateşleyebildiği; bir başka grup genç insanın Instagram’ı kurarak çok önemli hale gelebildiği ya da aktivizm sayesinde fakirlik, çevre, mayınlar gibi herhangi bir konuda etki yaratabildiği bir dünya... Ancak “mikro aktörlerin” artmasının ekstrem hale gelmesinin negatif bir etkisi olabileceğini de kabul ediyorum. Herkesin, girişimleri veto etmeye yetecek kadar, birazcık güce sahip olduğu ancak kimsenin karar almaya yetecek kadar güçlü olmadığı bir dünyada anarşi hakim olabilir.
Bahsettiğiniz senaryo ne kadar gerçekçi?
Bunun unsurlarını şimdiden bazı ülkelerde görüyoruz. ABD’de Çay Partisi denen küçük bir aktivist grubun saldırgan taktiklerle Cumhuriyetçi Parti’nin kontrolünü ele geçirdiğini, Kongre’de etkin hale geldiğini, süper gücün hükümetinin kapanmasına neden olduğunu ve devletin borçlarını ödemesine izin vermeyerek dünyayı nasıl küresel bir krizin eşiğine getirdiğini gördük. Ama [Çay Partisi örneği] aynı zamanda kitabın ana temasını da kanıtlıyor. Güç artık elde etmesi daha kolay, kullanması daha zor ve kaybetmesi daha kolay hale geldi. Nitekim Çay Partisi gücü elde etti, yanlış kullandı ve kaybetti.
Siyasi liderler artık daha mı güçsüz?
Vladimir Putin, Barack Obama, Tayyip Erdoğan, Xi Jinpin, bunlar çok güçlü insanlar. Ama bu “mega aktörlerin” yanında birçok ülkede insanların sokağa döküldüğünü görüyorsunuz. Yeni politik girişimler ve liderler ortaya çıkıyor. Mesela İspanya’da ülkeyi yıllarca iki parti dönüşümlü olarak yönetti. Ama 10 ay önce Podemos isimli yeni bir hareket ortaya çıktı. bugün İspanya’da seçim olsa bu 10 ay önce var olmayan parti kazanırdı.
Sokağa dökülen insanların liderlerin gücünü sınırladığını söylüyorsunuz ancak bu eylemler genelde somut bir değişim getirmiyor...
Kitapta bunun üzerinde çok duruyorum. Nasıl oluyor da büyük gösteriler bu kadar az şey başarıyor? İnsanlar sokağa büyük bir enerjiyle dökülüyor. Ama eylemin ertesi günü için organize değiller, somut politika önerileri yok. Oysa eylem demokrasisi diye bir şey yok. Değişim sağlamak için yönetmeniz gerekiyor, bunun için de politik partiye ihtiyacınız var.

CEO’ların koltuğu sallanıyor
- Moises Naim, siyasi liderlerin artık mutlak gücü elinde tutmasının ne kadar zorlaştığını anlatırken “Diktatör olmak hiç bu kadar zor olmamıştı” diyor. Nitekim 1977 yılında 89 ülke diktatörler tarafından yönetilirken 2011’de bu sayı 22’ye düştü.
-  İş dünyasında da durum çok farklı değil. Naim’in kitapta verdiği çarpıcı örneklerden biri şöyle: 1992 yılında, Fortune 500 şirketlerinden birinin yöneticisinin 5 yıl boyunca işini koruma olasılığı yüzde 36 idi. 1998’de bu oran yüzde 25’e indi. 2011 yılında dünyanın en büyük 2500 şirketinin CEO’larından yüzde 14.4’ü işten ayrılmak zorunda kaldı.
-  Naim’e göre koltuğunu koruyanlar da artık eskisi kadar rahat hareket edemiyor: “Eskiden finansal sistem birkaç büyük bankanın hakimiyetindeydi. Ama artık kimsenin adını bile duymadığı ‘hedge fund’ların çok büyük gücü var. JP Morgan’ın CEO’su Jamie Dimon stratejisini belirlerken artık sadece rakiplerini değil bu aktörleri de düşünmek zorunda...”

Türkiye iyi örnek
-  Uluslararası ilişkilerde de güç artık iki süper güç ya da birkaç gelişmiş ülke arasında paylaşılmıyor. Gelişmekte olan ülkeler, sivil toplum kuruşları, protestocular gibi “mikro aktörler” gittikçe etkisini artırıyor. Naim, Türkiye ve Brezilya’nın 2010 yılında İran’la müzakerelere alternatif bir plan sunmasını buna örnek gösteriyor. “1980’li yıllarda bu imkânsızdı” diyor.
-  Moises Naim kitapta gücün yalnızca kazanan ya da kaybedeni belirlemediğini, toplumda düzenleyici bir etkisi olduğu yorumunu da yapıyor. Gücün çöküşüyle birlikte teröristler, korsanlar, kaçakçılar, hacker’lar gibi grupların da etkinliğini artırdığını hatırlatıyor. IŞİD, El Kaideve uyuşturucu kartellerinin bunun en iyi örneği olduğunu söylüyor.

Diktatör olmak artık çok zor!
-  Moises Naim kitabında artık çok daha fazla insanın çok daha müreffeh bir hayat sürdüğünü hatırlatarak güce talip olan kişi, kurum ve kuruluşların arttığını söylüyor. Bugüne kadar güç sınırlı sayıda “mega aktörün” elindeyken artık “mikro aktörlerlerin” rol çaldığını savunuyor. Kitabının ana temasını “gücü kazanmak artık daha kolay, kullanmak daha zor ve kaybetmek daha kolay” diye özetliyor.