Teknoloji Gündem

Sina Afra sırlarını anlattı

SERAP SÜRMELİ – TEKNOLOJIGUNDEM.COM / ÖZEL HABER

Cool, ama ne bir gram küstahlık var ne bir gram abartı. O, cool’un kılas, harika olanından. Artı, sıcak kanlısından…

İşte bir kelimenin içeriğini böylesine ters yüz eden bir adam Sina Afra. Tafrasız Afra. Zaten ihtiyacı yok, yaptığı işleri ortada.

 

Girişimcilik Vakfı’nda ağırlıyor bizi Afra. Ali Sabancı da orada, Ümit Boyner de!! yemeksepeti.com da orada, gittigidiyor.com da!! Ticaret ile e-ticaret’in buluştuğu bir nokta. Ben ziyaretçiyim, onlar ise genç beyinleri Türkiye’ye, bilişim çağına kazandırma tarafında, telaşında. Üniversiteli, fikri olan, elemeden geçip seçilenlere hem ayda 500 TL burs veren, hem de ‘yakın’ gelecek vadeden Vakıf, kapıdan girişten itibaren insanı etkiliyor. Cazibeli bir ahşap yapı. Arkası bahçe. Rengarenk çiçeklerin kokusu yükselip yükselip odaya giriyor. Büyükçe bir masaya oturuyorum. İki telefon, bir iPad’le geliyor içeri. Dikkatimi çekiyor. Bilişimde beyin olmanın vazgeçilmez hali. Bir de 17 şirket sahibi olmanın. Yanlış duymadınız, her gün dünyayı turluyor, işleri düzene koyuyor. Sanal turist değil ki! Belli, her an ona ihtiyaç olabilir, ya da her an bir müdahale gerekebilir. Kolay değil! Karşımdaki bilişimin Türk dahisi… 

 

Diplomat bir babanın oğlu olarak, çok gezmiş, çok görmüş, çok okumuş. Türkiye hariç her yerde büyümüş. E-ticareti keşfetmiş. Gezegeni kasıp kavuran, 510 milyon kilometrekareyi 19 inç’e sığdıran yepyeni bir mecrada sağlam işler kurmuş. Hem girişimci hem yatırımcı olmuş.  

 

KPMG’deki yılları güven, E-bay tecrübe kazandırmış. Girişimci olma kararını ise ilginçtir, Yönetim Kurulu koltuğunda otururken almış. 38’inde, bir pazarlık için geldiği Türkiye’de, dahi bakışla çevreyi incelerken taze bir pazardaki o açığı yakalamış. Sina Afra farkını arttırmış! Herkesin her gün baktığı, fikir jimnastiği yaptığı koca ülkede giyim elbisesi satan bir yapının olmadığını anlamış. İşte Markofoni’nin doğumu. Öyle oturup, kalkıp, uykusuz geceler geçirip, ‘ne yapsam?’ diye kafa patlatarak değil, devasa bir pazarda olmayanı yakalayarak...

 

Geriye doğru yaslanıyor, ellerini başına kavuşturuyor, o an keyif tavan yapıyor. “Dünyada birinci demezdim ama Türkiye’de bir ilk, Avrupa’da da ilklerden biriydik” diyor Markafoni’yi anlatırken. Marka yapma ataklarında nelerden esinlendiklerini dile getirirken gizlisi, saklısı yok. Devam ediyor: “Avusturalya’dan, Ukrayna’dan, Yunanistan’dan, Güney Kore’den ne öğrendiysek hep Türkiye’ye getirdik. Bir de markaya sürekli yatırım yaptık.”

 

Bu söz üzerine, ‘yatırım yap-kazan’ modelinin e-penceresinden bakıyorum şimdi Sina Bey’e. “Zirvedeki şirketinizin hisselerini Naspers’e niye sattınız? Para için mi?” diye soruyorum hemen. Daha bakışlarından çözüyorum yanıtı: Ekonomik nedenlerden… “Rakam beni çok mutlu etti’ derken, Türkiye e-ticaret sektörünün lokomotif şirketlerinden birini, elleriyle yarattığı bir markanın avuçlarının içinden kayıyor olmasının dayanılmaz zorluğu gözlerine yansıyor. Gözleri önemli çünkü itiraf etmeliyim ki, yaratıcılığının tüm izleri orada yatıyor. Pırıl pırıl, zeka fışkıran, her an bir bomba patlatmaya hazır bakıyor. İnsanı çekiyor…

 

Sohbete, e-ticaret’e devam ediyoruz. Hızla büyüyen bir Pazar olduğunda ısrarcı. Önümüzdeki senelerde ortalama büyüme hızının yüzde 16 olarak hesaplandığını söylüyor. Büyük Türkiye’nin büyüme öngörüsünü 4’e katlayan bir hedef. Zaten bu büyüklüğü, TÜSİAD için hazırladığı rapora da yazıyor. E-ticaret’in geleceğini Patronlar Külübü’ne de haykırıyor; “Gelin, çok değerli” diyor. Sağlam bir kanıt mı isteniyor, “20 sene sonra e-ticaret toplam perakendenin yüzde 40’ını oluşturacak ve siz bildiğiniz bir ürünü almak için dükkana gitmeyeceksiniz” diye ekliyor.   

 

Bir an uzaklara dalar gibi oluyor. Rakamlar tekrar dökülüyor ağzından. Afra’nın verdiği bilgiye göre Türkiye’deki e-ticaret te ortalamanın üstünde yol alıyor. “Ama” diyor; “Türkiye’de e-ticaret olması gereken yerde değil”. İşte bu, sektörün aktörlerine mesajını gönderiyor. İnternete sermayenin akmadığından şikayet ediyor. İlk e-posta Sabancı’ya, Koç’a. Cüzdanı dolu patronlara. “Paraları internette değil enerjiye, limana, madene gidiyor. Evet bakışları modern, değerli insanlar ama bence Türkiye’de başka alanlarda o kadar çok fırsatlar var ki…” Bu cümle hem sitem kokuyor, hem de ‘davet’ içeriyor. Ama asıl, “Onun için de yabancı sermayeye muhtacız” sözü içimi acıtıyor. Sermayenin devleri içimizde, aramızdayken, bu tıkanıklık hayal kırıklığı yaşatıyor, itiraf ediyorum.

 

Peki Afra’nın patronluğu ne? Kendi deyimiyle ‘hem girişimci, hem yatırımcı’ olan ama girişimci olmaktan daha büyük kıvanç duyan Sina Afra, kaç yatırım yapmış, kaçını satmış, batırmış! Söylüyorum,  25 tane melek yatırım yapmış, 8 tanesi sizlere ömür. 17’si ise ayakta. Bir nevi e-holdingi kurmuş.

Rekabette hava nasıl? Sektörde şu an takdir ettiği tek rakibi, isim vererek söylüyor: Morhipo. Bu aynı zamanda kendine olan özgüvenin de işareti. Rekabetin yeni yeni kapılar açtığının da farkında.

 

Afra’nın yeni ilgi alanlarını merak edenleri daha meraklandırmadan yazıyorum: Biri, enerji. Üstelik alternatif olanından. Yani çevreci. Bu noktaya yatırım yapacağını söylüyor. Gerçi o, Greenpeace ruhuyla “Türkiye’nin buna ihtiyacı var” fikriyle yatırım yapacağını ifade etse de “Yeni bir servetin anahtarını veriyor sanki” diye düşünüyorum.
Diğeri ise yine internette ama içerik tarafında. Adı da kolay: nasılkolay…

 

Sohbet koyu, çaylar demli, zaman akıp gidiyor. Girişimciliğinden, yatırımcılığından çok daha fazla zaman çalmak istemiyorum.  Kalkacağım ancak beni yiyip bitiren bir soru var. Vazgeçemiyorum. Hayatı hep ‘e’ mi? Oysa alfabe 29 harfli. Verdiği yanıttan hem tecrübeli hem de ‘taze baba’ olduğu ortaya çıkıyor. “Biri henüz bebek, ikisi 9 ve 16 yaşlarında üç çocuğum var. Onlarla vakit geçirmeyi çok seviyorum, büyük keyif alıyorum.”

 

Ve bomba: Hayat hikayemi yazıyorum.

 

Bir e-ticaret kurucusundan, işin ustasından, bilişim dahisinden “Eee, neler olmuş neler?” hatıraları geliyor. Yolda, yakında.

Sina Afra, Teknolojigundem.com’a anlatıyor…

Başa Dön