Teknoloji Gündem

Dijital dönüşüm memleket meselesi

ENDÜSTRİ 4.0 VE DİJİTAL DÖNÜŞÜM AYRIMI YAPILMALI

Bu aşamada yeri gelmişken, doğru ve yanlıştan bahsederken bir konuya özellikle dikkat çekmek, bugünlerde çok tartışılan Endüstri 4.0 ve dijital dönüşüm kavramlarını bir çerçeveye oturtarak devam etmek isterim. Çünkü burası, ülkemiz için gerçekten önemli. Ne yazık ki çok önemli ve ciddi bir tartışma konuşu konusu olan Endüstri4.0, gerçek mecrasından çıkarılıp bir pazarlama söylemi haline getirildi. Otomasyon konuları ile Endüstri 4.0birbirine karıştırıyor; ilgili ilgisiz her şey bu şemsiye altında değerlendirilmeye çalışılıyor. Bu sebeple bilgi kirliliğinin temizlenmesi, konularının birbirinden ayrılması gerekiyor. O yüzden dijital dönüşümle alakalı olarak insanların bilinçlenmesine ihtiyaç var. Öncelikle bilinmelidir ki, bütün şirketler için yarının bir numaralı gündemi Endüstri 4.0 değil, dijital dönüşümdür. Endüstri 4.0 çatısıyla, çoğu yabancı olmak üzere danışmanlık firmaları gerçekten neyin dönüştürülüp, neyin yapılacağı noktasında belki bir fikir veriyorlar ama nasıl yapılacağı kısmında yetersiz kalıyorlar, devamını getiremiyorlar. Peki, biz ne diyoruz? Biz diyoruz ki; Endüstri 4.0 önemli olmakla beraber, hemen yarın benim sanayicimin hayatını zora sokacak çevirecek bir konu değildir. Ama dijital dönüşümle gelen rekabet avantajlarını bugün bütün kurumlar gündeme almak zorundadır. Firmalarımız, iş yapış şekillerini değiştirmek zorundadır. Bu demek değildir ki Endüstri 4.0 ile bütün üretim hatlarını değiştirecekler.

DİJİTAL DÖNÜŞÜMDE ÇAYKUR, HERKES İÇİN BİR ÖRNEK 

Çok basit bir örnekle anlaşılır olması açısından, bizim bir Çaykur örneğimiz var. Başarı öyküsü olarak anlatıyorum her yerde. Bu başarı Çaykur’daki yöneticilerimizin vizyoner bakış açısıyla ilişkili. Çay toplandıktan sonra 24 saat içerisinde işlenirse, daha kaliteli birinci sınıf çay üretilebiliyor. Bu yüzden Çaykur yöneticileri bu kaliteyi yakalamak üzere bir vizyon ortaya koymuş. Bu vizyon ışığında geriye dönük bir çalışma yapmışlar. Demişler ki; yüksek kaliteyi yakalamak için çayı günlük ihtiyacımız kadar almalı, bunun için de sistemi üreticiye kadar yaymalıyız. Neden? Çünkü üretici işin içinde olmazsa, topladığı çayı bir hafta kendi deposunda tutarsa, çay zaten istediğimiz kalitede olmayacak. Bu yüzden üreticiyi oyunun içine sokmalıyız ama başarılı olmak için öncelikle üreticiyi tanımalı, var olan 1500eksperimizi verimli çalıştırmalıyız. İşte burada devreye biz girdik. Bunun için çok basit bir uygulama geliştirdik. Çiftçinin ne kadar ektiğini, coğrafi konumunu işliyoruz. Eksper, çay alacağı yerde mi, bunu tespit etmek için çay alınacak belli coğrafi konumdaki tarlada olup olmadığını tespit ediyoruz. Bunun için bir RFID kart çıkarttık. Eksper gerçek mi, yoksa başkası mı onun yerine gitti? Onun için de yüz tanıma teknolojisi kullanıyoruz. Eksper elektronik kantarı olan kamyonuyla o tarlaya gidiyor. Cep telefonuyla üreticinin kartını okutuyor. Ürünü kantara koyuyor, otomatik olarak tartıyor. Böylece doğru ölçüm yapıldığından emin oluyoruz. Bütün süreç dört dörtlük hale geliyor. Ama bunlar yeni değil, hâlihazırda var olan teknolojiler. Sıradan, kullandığımız cep telefonunda bile var.İşte biz sayısal dönüşümü böyle basit; anlaşılabilir örneklerle yapıyoruz. KoçSistem’in NoW (New Opportunities World) konseptinin altında böyle 20’ye yakın farklı örneğimiz var. Bunun gibibasit ama çok etkili ve verimli dijital dönüşüm projelerini bütün kurum ve kuruluşlarımız yapabilirler. Ama dönüşümün çok farklı alanları var. Örneğin bu, müşteriyle temas noktasında olabilir. Çoklu kanalla tüketiciye temas etmek dediğimiz olay bu. Üretimin arka tarafında tedarik zinciri entegrasyonunda uçtan uca olabilir. Lojistik operasyonunda, tedarik zincirinin verinin oluştuğu kaynaktan kapanışına kadar uçtan uca takibini otomasyona soktuğunuz sistemler olabilir. Bunlar olmazsa olmaz, hızlı yapılması gereken sayısal dönüşüm projeleri. İnsan etkileşimin olduğu her yerde sayısal dönüşüm projelerinin hayata geçmesi lazım. Bunları yapmayanlar ciddi sıkıntılar yaşayacaktır. Çünkü esas ihtiyaç burada.” 

Konuşmasına Apple örneği ile devam eden Nalbantoğlu şunları kaydetti: “Hepimiz biliyoruz,Apple hiçbir tüketiciye direkt dokunmuyor değil mi? Hep bir yerlerden alıyoruz onu. Operatörden, perakendeciden. Ama o ürün, ambalajından son tüketicinin onu açtığı sürece kadar uçtan uca tasarlamış. Hiç bir yerde sapma yok. Dünyanın neresinden alırsanız alın, o kutuyu açtığınız zaman, bırakın nasıl açılacağını, hangi ritüelle açılacağına kadar hesaplamışlar. Siz onu alıp, açıp, kullanırken de her süreci ile ilgili arka tarafında bütün bilgileriniz sürekli alınıyor. Sizi o kadar yakından takip ediyor ki bir sonraki ürününü çıkarırken, sizi en çok kullandığınız özelliklerle kendine bağlayacak hale getiriyor. iCloud dediğimiz farklı bir şey değil. Siz, bütün bilgilerinizi oraya güncellerseniz, yedeklerseniz; telefonunuz bozulduğu zaman gene gidip Apple alacaksınız. Çünkü iCloud’ta kaldığınız yerden devam etme imkânınız var. Gidip Android bir telefon alamazsınız. İşte bunlar önemli.Bütün iş hayatındaki girişimcilerimiz, yatırımcılarımız, patronlarımızın buralara kafa yorması lazım. Benzer tecrübeleri, kendi iş alanlarında müşterilerine nasıl yaşatabilirler onu düşünmeliler. Sayısal dönüşüm dediğimiz olay bunu sağlıyor onlara.” 

Başa Dön