Teknoloji Gündem

Dijital dönüşüm memleket meselesi

PANİĞE GEREK YOK

İşin teknolojik tarafına dönersek ben dönüşüm noktasında hiç panik yapmıyorum. Zira yarın Endüstri 4.0 geldi, darmadağın etti gitti; bütün ülkeler şapkayı önüne alıp düşünecekler diye bir olay yok. Tam tersine bugün ABD’deki gelişmeler çok farklı gelişmeleri tetikleyecek belki de. Endüstri 4.0’ın bu çerçevede belkideçok farklı bir rolü olacak. Hatırlarsak ABD Başkanı Trump, GM’in, Ford’un Meksika’ya yapacağı yatırımları durdurdu. Aldı kendi ülkesine getirdi.Niçin geldi bu kurumlar? Vergi korkusuyla. Peki, Başkan ne yapacak o vergiyle? Söylediğine göre toplumsal kesimlere dağıtıp açığı oradan kapatacak. Bu bir bakış açısı. Ancak Meksika yapmayacak mı bir hamle? Amerika’dan gelen arabaya o da misilleme olarak bir vergi koymayacak mı? İşte belki de ileride Endüstri 4.0’la üretim tamamen lokalleşecek, çok hızlı bir şekilde kurulan, düşük maliyetlerle geliştirilen üretim hatları Türkiye gibi 20 değişik ülkeye konulacak. O ülkenin tüketicisi, ihtiyacını oradan alıp kullanacak. Olur mu, olur. Korumacılık dünyada hiç olmadığı kadar farklı bir noktaya gelirken, Türkiye’nin stratejik yol haritasında ben şuna inanmıyorum:Artık Türkiye’de üret, bütün dünyaya rekabetçi olarak sat, bana göre bu dönem geride kaldı.Onun yerine önümüzdeki 10 yıl belki de üretim sistemlerini tasarlayıp, çoklu ülkelerde lokal üretimler yapmak daha cazip hale gelecek. Bunu kimse bilmiyor şu anda. Kimse de konuşmuyor. Mesela ben bir araba üreticisiyim. Bugün hayata geçirilmesi 1 milyar dolarlık yatırım olan bir araba hattı Endüstri 4.0’la yüz bin dolara gelecek. O zaman siz, bu hattı bir bölgeye koyup,2000-3000 kişiyi 3 vardiya çalıştırıp üretimi bir yerden yaparak bütün dünyaya satmayacaksınız. Belki farklı ülkelerde, 20 tane üretim hattınız olacak ve arabalar tamamen o ülkelerde üretilip, satılacak. Medyadan örnek verirsek, artık küresel basın kuruluşları gazeteleri bir yerde basıp bütün dünyaya dağıtmıyor. Ama ille de basılması gereken yerler varise içeriği oluşturuyor, o içerikleri basılı hale getiren lokal nokta alıyor, sayfa düzenlemesini yapıp kendi yerinde basıyor, dağıtım yerine gönderiyor. Önümüzdeki dönemde bütün üretim neden benzer şekilde olmasın? Niçin beyaz eşya satan bir şirket Türkiye’den buzdolabı üretip göndersin? Mesela yarın Afrika’daki bir ülke, burada üretilmeyen buzdolabından yüzde 50 vergi alırım, üretilirse almam der ise, sizin orada üretmeniz size çok büyük bir rekabet avantajı getirmeyecek mi? İşte bunları öngörüp, buna göre bu ülkenin bunları tartışıyor olması gerekiyor. Bizdeki tartışmaların boyutunu yüzeysel yorumlamamın sebebi bu. Türkiye’nin; Endüstri 4.0’ı farklı bir platformda tartışıp, özümseyip, oradan kendisine özgü fikirler üretip, o fikirlerle senaryolar yaratıp, o senaryoların hangisi gerçekleşecek ise onlara yatırım yapması lazım. Bu apayrı bir yaklaşım, apayrı bir yol.”

TÜRKİYE ENDÜSTRİYEL GELİŞMİŞLİKTE KİMSEDEN GERİ DEĞİL AMA KÜLTÜR DEĞİŞİMİ ŞART

Son olarak Türkiye’nin sanayi gelişmişlik seviyesi üstüne yapılan tartışmaları hatırlattığımız Mehmet Nalbantoğlu, sözlerini söyle tamamladı:“Türkiye, seviye olarak bazılarının iddia ettiği gibi ikinci veya üçüncü sanayi devrimi arasında değil. Amerika’dan da geride değil, Uzak Asya’dan da değil. Bence tam tersine gelişmiş kaslarımız var bizim. İstediğiniz her şeyi üretebiliyorsunuz ülkemizde. Hızlı bir şekilde bir konsepti hayata geçirme ve bunu küresel pazarlarda pazarlayabilme kabiliyet ve yetkinliklerini çok iyi oluşturduğumuzu düşünüyorum.O anlamda çok iyi bir noktadayız.Bizim sormamız gereken soru şu? Biz, yarının ihtiyaç duyacağı insan profilini yetiştirebiliyor muyuz? Dijital dönüşümü Endüstri 4.0’la beraber ele aldığımız zaman, bunları sürekli istihdama çevirecek beyinleri, uluslararası arenada rekabetçi hale getirecek liderliğimiz var mı bizim? Bu,5 yıllık bir yol haritası çizdim, türünden bir harita değil. Bu bir bakış açısı, kültür gerektiriyor arkasında. Türkiye’de o yok. Benim gözlemlediğim bu. Eğer biz başarılı olmak istiyor isek, konuya mutlaka farklı bir kültürle yaklaşmamız lazım. Çalışan herkesin bir genel müdür gibi; yarını kendi perspektifinden yorumlayıp, yaptığı her işi sorgulayıp, ben neyi farklı yaparsam daha başarılı olurum, şirketim, ülkem nasıl daha başarılı olur, sorularını sorabilmesi gerekiyor. İşte bunu sorgulayan nesilleri, özgüven ve yetkinlikleri oluşturmamız lazım. Bu da demokratik bir anlayış gerektiriyor. Genel müdürün kendini kralgibi görmediği, tam tersi hizmet veren kişi olarak gördüğü, çalışanlarına yardım ettiği; onların önünü açtığı bir kültürden başlanması gerekiyor. En alt kademelere kadar böyle gitmesi gerekiyor.”

Başa Dön